Nedret Ersanel
Nedret Ersanel Yeni Şafak Gazetesi

Avrupa İmamoğlu’nun arkasında neden durmuyor?

Aslında ‘Batı’ durmuyor. Yani ABD de uzak duruyor. ‘Karışmadığını’ da söyledi, gazetecilere, ‘konuyla ilgili her gelişmeyi ikide bir getirip sormayın’ mealinde dahi konuştu. Avrupa’yı başlığa çekmemin sebebi, ana muhalefet partisinin AB ile ilişkisinin siyasi düşünce ve politika inşasında, pratiğinde öncelikli olmasıdır… Türkiye’nin başta ana, sonra genel muhalefetinin ülkelerini ve dünyayı kavraması/kapasitesi en kibar ifadeyle eskiye ait. Politika yapma, kurma ve yürütme modelleri de, o dönemin

22 Mart 2025 | 0 okunma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Aslında ‘Batı’ durmuyor. Yani ABD de uzak duruyor. ‘Karışmadığını’ da söyledi, gazetecilere, ‘konuyla ilgili her gelişmeyi ikide bir getirip sormayın’ mealinde dahi konuştu. Avrupa’yı başlığa çekmemin sebebi, ana muhalefet partisinin AB ile ilişkisinin siyasi düşünce ve politika inşasında, pratiğinde öncelikli olmasıdır…

Türkiye’nin başta ana, sonra genel muhalefetinin ülkelerini ve dünyayı kavraması/kapasitesi en kibar ifadeyle eskiye ait. Politika yapma, kurma ve yürütme modelleri de, o dönemin “alışkanlıklarına” yaslanıyor. Alternatiflerin, düşünce formlarının varlığına/ihtimaline en ufak imkân/esneklik tanımıyor. Aynı zamanda köhneliğin tarifidir…

Peki. Bu tahlilin, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla ne ilgisi olabilir?..

Ya da, iyice kafa karıştırmak pahasına şöyle soralım; ABD’nin, ‘Amerika’nın Sesi’ni kestiği bir dönemde, İmamoğlu politiğinin veya ‘sadece iktidara yönelik nefretin’ ayakta tuttuğu muhalefetin tarihi açıdan tasfiye edilmemesi mümkün müdür?

***

“Terörsüz Türkiye” projesinin/atağının bir yönü içeriden zaten kazınmış tedhişin bölgeden de arındırılmasıdır. Diğer yönü ise, “doğal olarak”, yani bu politikanın birincil hedefi olarak değil de, tabii çıktılarından biri olarak, örgütün ağır baskısı altındaki siyasi yapının “özgür kılınması”, yerleşik ifadesiyle, ‘Türkiye partisine evrilmesidir’…

Bu ‘özgürlük alanı’; hayatın akışına uygun olarak, zaten dar olan siyasi yaşam alanını korumak, etki alanını genişletmek için başka partilere “gizlice” destek vererek güce ulaşma, kendini yönetime endirekt ortak kılma zorunluluğundan serbest bırakacaktır. Görece büyük partilerin dümen suyuna kerhen girmeleriyle gelişen tahakkümden de kurtaracaktır…

Tersine, kendi duruş ve siyasetleriyle oylarını gram geliştiremeyen, ülkeye zerre faydalı iş öneremeyen, bakılırsa umurlarında da olmayan tükenmiş partilerin de, milletin hakim çoğunluğunu rahatsız eden, aleniyeti bulunmayan “örtülü ittifak” tezgâhlarıyla küçük parti ve bileşenlerinde iktidar aramaması için de tarihi arıtma/arınma ihtiyacı açıktır…

Hepsi, örgütün Türkiye ve bölgeden tasfiye edilmesinin doğrusal sonuçlarıdır…

***

Bu halde, şimdiye değin dışarıdan gelen destek ne olacaktır?

Türkiye ve komşularımızda örgüte verilen, isimleri herkesçe malûm dış desteğin hedefi bu ülkenin başını kaldıramaması olsa da, siyasi çıktıları aynı yolla, örgüt-parti-büyük parti çizgisi üzerinden flu ama elle tutulur zehri içeri akıtmaktadır. ‘Kayyum’ meselesinin önemli bir boyutu bu değil midir?

Eğer” örneğin ABD’nin PKK/YPG’ye verdiği destek artık eskisi gibi değil ise, bu hal o ülkelerin “bugünkü” çıkarlarına uygunsa ne olacaktır? Yeni durumun, eski ve metruk sisteme/politika yapma alışkanlıklarına etkisi nasıl olacaktır?

İktidara ne şekilde olursa olsun ulaşma hırsıyla hareket eden, bunun için nevi ne olursa olsun olası tüm bileşenleri kabul eden, yine nasıl gelirse gelsin “iktidar için büyük para lazım” kabulüyle hareket eden siyasete çarpmaması mümkün müdür?

***

CHP dış desteğini bugüne kadar ‘Avrupa Birliği’nde/ülkelerinde aradı ve buldu da. Tekrar yazalım, ABD’yi dışladığı için değil, Avrupa kendini öyle konumladığı, karşılık verdiği, görev üstlendiği için. CHP, dümenini o rotada sabitledi, on yıllara yönelik müktesebatın oluşturduğu alışkanlıklara, ölü modellere takılıp kaldı…

Güzel ama AB hâlâ orada mı? Yerinde duruyor mu? AB/İngiltere buraya baktığında hâlâ CHP’yi ve politikalarını mı görüyor yoksa bir başka gerçekliği, reel-politiği mi?

Türkiye’nin kendi dinamikleri değişmiş, hatta değişeli çok olmuş, ABD’nin Biden’cı “muhalefetle çalışacağız” aklı düşmüş, tasfiye edilmiş, AB, AB olmaktan çıkmış, değil Türkiye muhalefetini desteklemek veya iktidarını değiştirmek, ‘yeni dünya düzeninde’ cari aktörlerden olmak bir tarafa, “kendi iktidarlarının bile” bitmekte olduğunun artık bilincinde olarak panik halinde tutunacak dal arayan muğlak bir bloka dönüşmüş halde. Merkezinde ekonomik güç bulunan çekiciliği sona ermiş ve ikinci büyük savaşın ana şartı olan “ekonomiyi savunma sanayiine yaslamak”, “silahlı Avrupa” politikasına dönmüş, en büyük ‘mentoru’ ABD’nin gadrine uğramış, terk edilme depresyonuna sürüklenmiş, obeziteden kımıldayamayacak bedenini taşıyabilecek “kanatlarında” sadece Türkiye ve İngiltere’yi gören, hatta bunu bile göremeyen Avrupa mı İmamoğlu veya CHP’nin yanında cepheleşecek?

Bu küresel gerçekler ışığında, bunları anlamadan, şu an yürüyen hukuki süreçten bağımsız/alakasız bu konjonktürü ıskalayarak, “ben Cumhurbaşkanı olacağım” diye ortaya çıkarsanız sonuç ne olabilir?

***

‘Kavrayışsızlık’, ‘yol tutma’ ile direkt bağlantılıdır. ‘Mevsimlere göre’ lastiklerinizi değiştirmezseniz patinaj başlar. Sonunda kayarsınız. Eski ama kopamadığınız alışkanlıklarınız daha çok çamura batmanıza sebep olur. ‘Son’ böyle gelir…

İmamoğlu ve taraftarları başlarına geleni, günlük siyasetin basit ayak oyunlarına indirgeyerek izah ediyorlar. Tribünlerin küçük bölümünden kısa vadeli karşılık bulabilirsiniz ama Türkiye’nin yönetimine geçmek ve “geleceğine hâkim olmak” türünden iddiaya karşılık veremez. “Kent uzlaşısı” denilen şeyin “küresel uzlaşı” ve Türkiye’nin buradaki rolü ile baş etmesi mümkün olabilir mi?

Ankara’nın ta “Esad’la yeniden kucaklaşalım” davetinden şu ana kadar yaşanan akışı, adım adım şöyle bir gözden geçirin. Avrupa veya genel olarak Batı’dan/medyasından gelecek yaşanan hukuki sürece yönelik timsah gözyaşlarında, çok çok AB komisyonlarında veya raporlarında, “Türkiye de ayıp etti ama” nahifliğinde duyulacak cılız vahlanmalarda herhalde ders vardır. Vardır ama bu derslerden diploma alınmadığı da ortada…

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Avrupa İmamoğlu’nun arkasında neden durmuyor? 22 Mart 2025 | 1.668 Okunma İsrail, ‘cehennemin kapılarını’ içeriden kapatıyor… 19 Mart 2025 | 753 Okunma Türkiye’nin İsrail’e cevabı… 15 Mart 2025 | 2.190 Okunma YPG/SDG-Şam uzlaşısının küresel zemini… 12 Mart 2025 | 724 Okunma ‘Bu işlem geri alınamaz’… 08 Mart 2025 | 846 Okunma