Kan banyolarında yıkanan bebeklerin fotoğraflarını yüzlerine beyaz bir eldivenle ne kadar vurursak vuralım, kıpkırmızı vahşete bakan suratlarında en ufak kızarma belirtisi göstermeyen ülkeler, ‘araya kimse girmesin’ nöbetlerini tutmaya devam ediyorlar…
‘Haçlı-Hilal’ kaygısı yaşayan ülkeler de biliyorlar ki, yol tam da o adrese doğru açılıyor…
Biz de kendimizle çok iftihar etmeyelim; Türkiye mızrak ucu gibi Filistin-Gazze davasının, İsrail sorununun üzerine gidiyor, eyvallah, doğrunun yanında durmak için arkasından kim geliyor diye de bakmıyor ama… Medyanın, özellikle aktif kamuoyu katılımlı sosyal medyanın, örneğin bir karı-kocanın görgüsüzlük duvarları ile inşa ettiği magazin oburluğunu daha çok izliyoruz.
Vah bize…
Konvansiyonel medyanın İsrail sorununa yaklaşımı da sinsi sızmalara yol veriyor. ‘İsrail’den ziyade, Netanyahu’yu şeytanlaştıran, yaptıkları katliamın öznesi olarak ısrarla “IDF”, yani ‘İsrail Savunma Kuvvetleri’ kısaltmasını kullanan aklı, ‘kopyala yapıştır’ kolaycılığı ile kollayamayız…
Türkiye’nin büyük gazeteleri içinde de kimi siyasi partilerin liderleri, politikaları içinde de, “yarın öbür gün bu savaş biter...