Bir taraftan solarsa sulamak, büyürse budamak “zorunda olduğu” bir Türkiye var. Bir taraftan da Türkiye’nin hem de Türkiye- ABD ilişkilerinin sahip olması gereken stabilite ihtiyacı. İstikrar gereksinimi.
Bir taraftan bir zamanlar “Nasılsa bizi ısırmaz” diye düşündüğü ve İslam’ın hiç değilse Sünni yüzünü karartma bağlamında kendisinin asla başaramayacağı bütün işleri yapabilen IŞİD’e duyduğu müthiş ihtiyaç var. Bir taraftan da IŞİD’in artık sadece kendisinin değil dünyanın başına bela olmaya başladığı ve NATO ülkelerinin bile alttan alta IŞİD’den ABD’yi sorumlu tuttuğu gerçeği. IŞİD mazeretiyle kaç ülke Suriye’de bugün sahi, hiç saydınız mı? Tabii.
Bir taraftan bir ülkeye çıkarları gerektiğinde müdahil olma ve yine çıkarları öyle gerektirdiği için müdahil olmama şansını ve kıvraklığını veren IŞİD’in en az “otuz yıl sürmesi”ni istiyor. Bir taraftan da bunun getireceği riskleri hesap etmek zorunda; çünkü artık kendi kucağında da bombalar patlıyor.
Bir taraftan bakıyor, Esad kötü, kabul edilemez. Ama bir taraftan iyi. Çünkü“Benim savaşım İslamcılarla” demişti. ABD’nin yapmak için kırk türlü kılıf icat etmesi gereken işleri Esad hiçbir hukuki zemine gereksinim duymadan yapıyor. Esad sonrası dönemde iktidara talip olma olasılığı bulunan, eline silah almış İslamcı muhalifleri ılımlı ya da ılımsız demeden temizliyor. Bir taraftan ABD’nin düşmanı olan Esad var. Bir taraftan da ABD yerine ABD’nin uzun vadeli muhaliflerini temizleyen Esad.