Fırat Kalkanı Operasyonu, Türkiye’nin 15 Temmuz’da savuşturduğu darbeyi ve kazandığı zaferi referans alan bir moral üstünlüğün somutlaştırılmasıydı. Operasyon ABD’nin onayı ve desteğiyle değil, operasyona karşı çıkamayacak kadar açığa düşmüş olmasından kaynaklanan fırsat aralığında gerçekleştirildi. Kaldı ki, Gaziantep’te bir düğünü kana bulayan IŞİD-DAEŞ’e karşı mücadeleye karar vermiş bir ülkeyi “durdurmak” ABD’nin bugüne kadar sattığı iddialarla ters düşerdi. Bu iklimi kullandık, ÖSO’yu destekleyerek Cerablus’un IŞİD’den temizlenmesini sağladık, PYD’nin silahlı güçlerini Fırat’ın doğusuna süpürme iddiamız ise sürüyor.
Sözün özü: Türkiye, ABD’nin IŞİD’den kurtulma motivasyonunu “yolluk” yaptı ama asıl onayı Rusya’dan aldı. Çünkü operasyonun kendisi değil ama sonuçları bazı değişikliklere yol açabilecek güçte. Misal muhalifler rejimle masaya oturacak ve şartlarını kabul ettirecek kadar güç kazanabilir. Bu ihtimalin Rusya, ABD ve İran’ı farklı açılardan ilgilendirecek ve beklentilerini sağlama almaya teşvik edecek nitelikte olduğu tartışılmaz.