Referandum sonuçlandığından beri AK Parti’ye yakın yazarların, analistlerin kalemleri de dahil olmak üzere pek çok yerden benzer mesajlar geliyor. Daha idealist olanlar “uzlaşma” diyor. Hem sosyal hem de ekonomik rahatlama için gereken konsensüslerden bahsediliyor. Daha pratik olanlar ise “Artık 1 puan bile önemli ve AK Parti’nin bu 1 puanı kaybetme lüksü yok” şeklinde yorumlar yapıyor. Son derece de haklılar. Çünkü adı farklı da konsa bu bir tür başkanlık sistemi ve tıpkı ABD’de olduğu gibi siyaset iki güçlü aks etrafında temerküz edecek gibi görünüyor.
Bu durum da her kampın öncelikle kendi içinde tutarlı ve anlamlı bir bütünlük arz etmesini zorunlu kılıyor. Tutarlı ve anlamlı bir bütünlük derken ilkeler, sorunların teşhisi ve çözümler üzerinde aşağı yukarı ortak bir plana sahip olmayı, kadroların birbirini hain ilan etmedikleri bir konteksti kastediyorum.
Söz konusu tutarlılık ve bütünlüğün sağlanamaması halinde sorun teşhisleri ve çözüm planları nesnel tespitlerle ele alınmak yerine mugalata ve hamasete boğulur, liderin gözüne girmek için takla atanların fantezileri, sahici ve özeleştiri gerektiren analizlerin önüne geçer. Epeydir de geçiyor.
Geçmekle kalmıyor, mugalata, hamaset ve lider şakşakçılığını “siyaset” zannedenler, muarızını ötekileştirip partinin bile değil, hareketin, hatta dinin ve geleneğin dışına itmeye çalışıyor.
Peki AK Parti’nin böyle bir lüksü var mı? Hatta uzun soluklu olduğu görülen AK Parti-MHP ittifakının?.. Somutlaştırmak için “Hayır” blokuna kaptırılan % 20 civarındaki bir dilim üzerinden gidelim. Bu dilim ne söylemektedir?
MERKEZ SAĞDA YENİ BİR ARAYIŞ VAR MI?
İki ihtimal var ve cevap referanduma nasıl baktığınızla ilgili olarak değişiyor.
1) “Referandumda oylanan, nihayetinde hukuki bir metindir, karmaşıktır ve bir model önerisi içermekte, millete de beğenip beğenmediği sorulmaktadır. Dolayısıyla ne % 48.6, ne de % 51.4 olası bir seçim için bağlayıcı değildir. Yarın seçim olsa AK Parti yine en az % 50-51 alır, MHP de % 11-13 bandında yer alır” deniyorsa endişe