HDP’li belediyelere kayyum atanmasıyla ilgili karar üzerine Duran Kalkan küstah tehditlerinden birini daha savurmuş: “Halkın seçilmiş belediyelerini zorla ele geçirmeye çalışanlar bilsinler ki, kendilerinin kullandığı zor kadar, zora hedeftirler.”
HDP’li belediyeler KCK için en hafifinden “kurtarılmış bölge”ler ihdas etmeye yaradı, PKK’ya can suyu oldular. Çözüm sürecinin “yürüdüğü” günlerde PKK’nın silah yığması HDP’li belediyelerin desteği olmadan mümkün olamazdı. 2015’te Bese Hozat’ın yaptığı ilanla ateşkesi bitiren ve yeniden silaha sarılan, YDG-H adlı gençlik örgütünü kullanarak sokaklara hendek kazdıran, yüzlerce güvenlik görevlimizin hayatını kaybetmesine neden olan PKK, yolların altına mayın döşenirken HDP’li belediyelerin iş makinelerini kullanıyordu.
Hiçbir devlet teröre destek veren yerel birimleri “seçilmiş” oldukları bahanesi üzerinden mazur görme lüksüne sahip değildir. Şimdi sorunlu belediyelere atanan “kayyum”lar aracılığıyla hayata geçen de söz konusu realitenin izdüşümüdür. Kimse suça, teröre, şiddet eylemlerine yardım ve yataklık etmesini “seçilmiş” olmasını mazeret göstererek bağışlanabilir hale getiremez, bu mazeretle makama ya da kişiye özel korunma temin edemez.
Ancak “seçtiği tarafından idare edilmek isteyen” halkın hakları saklıdır. Söz konusu uygulama, kayyum atanan belediyelere halkın seçeceği kişilerin görev başına gelmesini sağlayacak bir süreçle sınırlandırılabilmeli ki meşru olsun. Çünkü böyle olağanüstü zamanlarda devletin elindeki en güçlü silah temelde haklı