Adnan Oktar ve grubuna yönelik soruşturma bağlamında her geçen gün daha ilginç bir bulgu gündeme geliyor. Malzemeler patır patır dökülüyor. Silahlar çıkıyor, şantajla ve zorla alıkoyma durumlarından bahsediliyor. Oktar grubundan ayrılan Ceylan Özgül'ün itirafları her yerde. Dinledikçe, 'vay canına, neler de olmuş?' diyoruz. Neden? Çünkü toplumda karşılığı olan bir grup değil, bir cemaat hiç değil. Her makul insan gibi yolumuzu yollarıyla kesiştirmedik. Davetlerine gitmedik. Kendileriyle teşriki mesaisi olanlar da anlatmadı, 'işler bildiğiniz gibi değil' ya da 'olay tam da göründüğü gibi, 7/24 alem var, ayrıca silah külah da var' demedi. Öte yandan Adnan Oktar ve grubu hakkında öteden beri dedikodu ve söylenti vardı. Ancak iyi niyetle 'Acaba Evrim teorisi ile uğraştığı ve varlıklı nüfuzlu ailelerin çocukları arasında popüler olduğu için iftiraya mı uğruyor?' şüphesi taşıyanların soru işaretleri A9 kanalı açıldığı andan itibaren sonlanmıştı. Sonlanması da gerekirdi. 2011'de adını duyuran A9 kanalında Oktar'ın sergilediği 'pavyon' işletmecisi tutum, grup hakkındaki söylentilerin doğruluğunu ispatlamaya yetip artıyordu. 2014'te ise sergilenen rezalet zirveyi gördü. Ayetlerin/hadislerin arasına giren fetiş kıyafetli kadınlar ve striptizi andıran danslar pek çoğumuzu tiksindirdi. Sosyal medyada sahip oldukları linç çeteleri ve zaman zaman ekranlarını da kendilerini eleştirenleri 'hedef gösterme' aracı olarak kullanmaları, grupla ilgili iki satır laf edenleri de caydırdı.