1 Kasım sonrası HDP’liler Selahattin Demirtaş’ı ama açık ama gizli eleştirir oldular.
Zira HDP’nin temsil ettiğini iddia ettiği kitleler yerine, Türk solunun Erdoğandüşmanlığına vekâlet etme kararı almasında, Kürt meselesinin siyasi çözüm ve silahsız demokratik siyasete katılım eşiğinden hızla ve yeniden “terör” uzamına ışınlanmasında, kritik bir noktada duruyor Demirtaş.
Türkiyelileşme diye çıkılan yol, Türkiye’nin polisine, doktoruna, öğretmenine silah sıkmaya kadar geldi.
Normal şartlarda başkanlık sistemiyle hiçbir sorunu olmayan ve yeni Anayasa beklentisi içinde olan Kürtler, Erdoğan düşmanlığı mutabakatında hizalanmaya ikna edildi. “Seni başkan yaptırmayacağız”ın peşine takılan gelişmeler HDP’nin Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması ve PYD lehine fiili durum oluşturulması planına kuyruk edildiğini ortaya koydu.
“Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek çıkılan yol, evleri mühimmat deposuna dönüştürenlerle mücadele edenlere “Erdoğan’ın polisi, Erdoğan’ın askeri”demeye kadar vardı, Kürtler usta bir gözbağcılıkla “devlete değil ama Erdoğan’a isyan etmeye” çağrıldı.