Türkiye, Cerablus-Azez hattını IŞİD-DAEŞ’ten arındırmak istiyor.
Çünkü IŞİD’in yaptığı her saldırı Türkiye’nin içeride huzurunu
bozarken sınır güvenliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Ancak
meselenin bir başka boyutu da var elbette. Bu satırların yazarı
olarak 2015 başlarında “Türkiye, IŞİD’le göğüs göğüse çarpışmayı
göze alamazsa PYD-PKK devletini kucağında bulur” diye yazmıştım.
Zira IŞİD’in her saldırısı PYD’nin ve Suriye’de kurmayı tasarladığı
yapılanmanın reklam propagandasına dönüşüyor. IŞİD olduğu sürece
PYD’nin ajandası tıkır tıkır işleyecek.
Türkiye de daha fazla mazeret ve al gülüm ver gülüm ilişkisi tolere
edecek değil. Fırat Kalkanı operasyonunun nedenlerinden ilki IŞİD
ise ikincisi PYD’yi Fırat’ın doğusuna çekmek. Söz konusu durumun
PYD’yi rahatsız etmesi doğal da, “Suriyeli Kürtler düşmanımız
değildir beyler, lütfen” tonlamalı hatırlatmaları hâlâ “havalı”
bulan; ucuz hümanizm dersleri verir gibi yaparken aynı anda
Türkiye’yi “Kürt düşmanı” olarak işaretleyen köşe yazarlarını
anlamak zor.
Sanki Ankara patlaması, Bursa patlaması olmamış... Sanki 15
Temmuz’un dumanı tüterken gerçekleştirilen Elazığ, Van, Bitlis
saldırıları yaşanmamış... Sanki daha bir gün önce Cizre’de kontrol
noktasına bombalı saldırı sonucu 11 polis şehit düşmemiş... Sanki
bütün bunlar ve Güneydoğu illerine kazılan hendekler PKK’nın PYD’ye
nefes aldırmak için düzenlediği işler değilmiş ve sanki PYD’nin
desteği olmadan yapılabilirmiş gibi, “Efendiler, Kürtler düşmanınız
değil” hatırlatması demek neyin nesidir, izahı gayri kabil.
Anlaşılan PYD’nin operasyon başlar başlamaz yaptığı tehditler de
küçük lafazanlıklar mesabesinde yazar kişisi için. Oysa Salih
Müslim hem İngilizce hem Türkçe attığı tweet’lerde “Türkiye, Suriye
batağında. DAİŞ gibi bozguna uğrayacaktır” buyuralı sadece birkaç
gün oldu. Yetmemiş, “Türkiye, Suriye batağında çok şey
kaybedecektir” diye de eklemişti.
Fırat Kalkanı operasyonu, PYD’nin oluşturduğunu herkesin bildiği
ama öyle değilmiş gibi yaptığı Demokratik Suriye Güçleri’ni de
iyice deşifre etmiş durumda. PKK’ya yakın Fırat haber ajansı,
DSG’ye bağlı Cerablus Askeri Meclisi’nden Armanc Cerablus’un
ÖSO’nun Amarinah Köyü’nün güneyine geçmesine izin vermeyecekleri
uyarısını aktarırken Kandil’in savaş tehdidine de yer veriyordu.
Kobani ve Telabyad’da kendisine militan toplama peşine düşen
Kandil, DSG ile eşzamanlı olarak mensuplarına “Menbiç-Afrin
hattında yaşanacak büyük savaşa hazırlıklı olun” talimatını
iletti.
Türkiye, Araplarla savaşmıyor; ama içinde çok sayıda Arap da olan
IŞİD-DAEŞ ile bir savaşı var. Türkiye, Kürtlerle de savaşmıyor, ama
PYD-PKK ile bir savaşı var. Nedenini yukarıdaki cümleler yeterince
anlatıyor.
Her şeyi bir yana bırakın, Türkiye’nin gözü gibi baktığı çözüm
sürecini tarumar edenin de Kürtler değil, PKK olduğunu hatırlayacak
kadar insafınız olsun.