FENERBAHÇE'deki yönetim değişikliği sadece Türkiye'de değil, dünyada da ilgi gördü. ABD'de yayın yapan dünyaca ünlü The New York Times Gazetesi, kongreyi manşetine taşırken, Ali Koç'un "Süperman"e benzetildiğini yazdı. The Global Post, Ali Koç'un "Türkiye'nin en zengin ailelerinden birine mensup olduğunu" vurguladı. Bir yerlerde Koç'un kulübün mali sorunlarını halledeceğine dair övgüler de gözüme çarptı. Tebrike şayan bir gayret ve çaba gösterdi Koç, sonunda semeresini de aldı. Ama hiç unutmayalım: Futbol sadece futbol değil. Kulüp başkanlığı demek, milyonlarca taraftarı yönetmek ve aynı zamanda dev bir endüstrinin parçası olmak demek ve bu durum kulüp başkanının gücünü politik alanda tezahür eden anlamlarla temas halinde tutuyor. Nitekim Aziz Yıldırım da, futboldan hiç hazzetmeyenlerin gündemine Türkiye'de yaşanan siyasi hesaplaşmanın yargıdaki yansıması nedeniyle girmişti; bu anlamda Aziz Yıldırım bir dönemin sembolüydü. O zamanki adıyla "Cemaat"in sadece yargıda değil futbol dünyasında da "belirleyici" olduğuna, meselesinin de "askeri vesayet"le ve "darbe zihniyetiyle mücadele" filan değil, "Her yeri ele geçirmeliyiz, her hasmı sindirmeliyiz" şiarı olduğuna dair ilk "kitlesel" uyanış Aziz Yıldırım'ın hedef tahtası olması ve şike davası üzerinden gerçekleşti. Cezaevine gönderilen Aziz Yıldırım ise o günlerde pek duyulmayan ama sonra haklı çıkan sesiyle hep şunu söyledi: "Bu Fenerbahçe meselesi değil, memleket meselesi."