2 Eylül’de çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile Yükseköğretim Kanunu’na eklenen bir madde, 15 bin araştırma görevlisinin geleceğini değiştirdi. Yeni KHK ile hiçbir ayrım gözetilmeksizin tüm ÖYP’li araştırma görevlileri 2547 sayılı kanunun 33/a maddesinden 50/d maddesi kapsamına geçirildi. Yani kadroları, işleri ellerinden alındı. Söz konusu hamle FETÖ ile mücadele kapsamında yapıldığı için 15 bin akademisyenin hayatına, sonuçları ciddi olacak bir imza atılmış oldu.
Gün geçmiyor ki “Terörle mücadelenin yanındayız, aramızda FETÖ’cü olanlar varsa işlem yapın, ihraç edin; fakat kazanılmış haklarımızdan mahrum etmeyin”diyen 15-20 mektup almayalım.
Özellikle akademik hayatları boyunca hem Kemalist hem FETÖ’cü kadrolaşmalar tarafından mobbinge uğramış, sonra tek umut olarak ÖYP’ye sarılmış ve 15 Temmuz gecesi darbeye karşı mücadele vermiş akademisyenler yazıyor.
Misal Araştırma Görevlisi Hasan Ali Diken şöyle anlatıyor: “Daha önce cari usulle asistan alımı yapan bir üniversiteye başvurmuştum. Ön değerlendirmede ‘birinci’ sırada olmama rağmen, kadro ‘ısmarlama’ olduğu için, hak etmeyen bir kişi asistan olarak alındı. Söz konusu asistanlığa başvurum aşamasında; bazı kişiler ‘Bu kadroya başvurma’, ‘Başvuru kâğıtlarını yırtarız’, ‘Senin akademik hayatın bitti’ gibi sözlerle taciz etmişlerdi. Bunu takip eden süreçte başvurduğum ve torpilsiz bir şekilde ‘şeffaf’ puanlarla atandığım ÖYP sistemi, benim için büyük bir umut oldu. Hak gaspının önüne geçen bu sistem, öyle anlaşılıyor ki; üniversitelerde at oynatmaya çalışan bazı kimselerin işine gelmedi.”