Hastanaler vuruldu, yetimhaneler vuruldu, okullar vuruldu. Çocuklar, “Beni öldürün ama ne olur, annem ölmesin, babam yaşasın” diye ağladılar. Genç kızlar, “Bu beni son görüşünüz olabilir” diye kayıtlar yapıp dünyaya uçurdular. ÖSO üyesi babasına ulaşmak için 3 yaşındaki çocuğuna işkence yapan Şii milisler, çocuğu hem soğuk suyun altında tutuyor, hem dövüyor, hem kayda alıyor, hem de yayınlıyordu. Birleşmiş Milletler (BM), Esad rejimine bağlı güçlerin evlere girerek sivilleri öldürdüğünü doğruladı. Sadece iki gün önce 11’i kadın, 13’ü çocuk en az 82 sivil hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının anlattığına göre 4 kadın ve 9 çocuk diri diri yakılmıştı.
Suriye’de olanlar, Halep’te olanlar herkesin gözü önünde gerçekleşti. Avrupa’nın umurunda değildi. İslam dünyasının umurunda değildi. Türkiye’de de kimi yorgunluktan, kimi PKK ve PYD’nin yarattığı tehditten başını alamadığı için, kimi Rusya ile yakınlaşmaktan duyduğu memnuniyeti bozmak istemediğinden sustu, konuşmadı. Ama şu gerçek: Bundan yıllar sonra bile, hiç kimse “Bilmiyorduk, görmedik” diyemeyecek.
Halep 6 aya yakın bir süre abluka altında kaldı. Esad rejimi, destekçileri Rusya ve İran ile Halep’in doğu bölgesini kasım ayından bu yana havadan ve karadan yoğun olarak bombaladı. Rusya’nın Suriye’deki varlığı arttıkça Halep sıkıştı. Putin Rusya’sı Halep’e insani yardımların ulaşmasını engelledi, rejimle beraber havadan bombalama yaptı; bunları yaparken hiçbir bariyerle karşılaşmadı. Rusya ve İran destekli Esad rejimi, ABD’nin yeni başkanı koltuğuna oturmadan ne elde etsek kâr, sahayı ne kadar lehimize çevirirsek kazanç gözüyle akıl almaz cinayetler işlediler. Trump göreve başlamadan Halep’i düşürmek, temizlemek, yok etmek istediler. Trump zaten Putin sevdalısı idi, Putin’in masadaki eli zaten güçlüydü, ama “Olsun, masaya güçlü oturalım” saikiyle Halep’i aylar süren bir kan banyosunda tutmaya ahdetmişlerdi.
Rejim, siz ona İran ve Rusya deyin, Halep’in tamamında kontrol sağladı. Halep’te iki gün önce gerçekleşen katliamdan sonra dayanma eşiği çöktü, aylardır yardım ulaştırılmayan, kurtarılamayan Halep halkının son nefeslerini ensesinde hisseden kitleler soluğu Rusya ve İran başkonsoloslukları önünde aldı. “Yeter artık, Halep’i rahat bırakın” haykırışları Ankara semalarında çınladı. Sonra İstanbul’a sıçradı. O sırada teselli edici bir haber geldi. “Türkiye’nin arabuluculuğu ve Rusya’nın öncülüğündeki rejim güçleri ile muhalifler arasında dün 19.00 sularında ateşkes sağlandı” deniyordu.