Ekrem İmamoğlu son bir ay içinde potansiyel cumhurbaşkanı adayı olma ciheti üzerinden çokça tartışmaya konu oldu. Ahmak davası ve terör soruşturması ile İmamoğlu'nun hem hürriyeti hem geleceği tehdit altında ama bu gerçek "Olası cumhurbaşkanlığı adaylığı" tartışmalarının ve sempatizanlarının "İmamoğlu mutlaka aday olmalı" propagandasının gölgesinde kaldı. İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğini savunan bazı proaktif sempatizanlar buradaki sıkıştırılmışlığın bir sıçrama tahtasına dönüştürülebilir olup olmadığıyla, yaşanan sıkıntının nasıl defedileceği konusundan daha çok ilgileniyor gibi göründüler. Bana kalırsa bu durum sadece İmamoğlu'nun sistem tarafından nasıl bir muhasara altına alındığı meselesinin ikinci plana itilmesine neden oldu. İmamoğlu'nun başında sallanan kılıcın gösterdiği yöne bakmakla pek alakadar olunmaması, nasıl bir rejimle karşı karşıya olunduğu ile ilgili analizlerin yetersizliğinden ileri gelmekte.