G20 zirvesi, dünya liderlerinin verdiği önemli mesajlara sahne oldu. Tehlikeli bir coğrafyada güvenlik ve konforu bir arada sunabilen Türkiye, organizasyon konusunda tam not aldı. “Obama Antalya’daki bir otelde değil, kendi uçak gemisinde kalacakmış” gibi söylentiler uyduranlar ise tabiri caizse sıfır çekti. Olimpiyatlar Türkiye’ye verilmediğinde bayram yapan güruh, açık aramaktan toplantıları izlemeye fırsat bulamadı, medya Suud Kralı’nın harcamalarına ah-u vah eden şuursuzluk gösterileriyle doldu. Kralın kaldığı “saray” ve kiraladığı“Mercedes”ler üzerinden akıllarınca subliminal mesaj döşeme gayretine giriştiler. Zira % 49.5’ten sonra Beştepe Külliyesi’ni ve Erdoğan’ın çeşitli makamlar için uygun görüp tartışma başlattığı Mercedes’leri açıktan dile dolamak biraz abes kaçardı. Görgüsüzlük ve tantanalı hayat ithamlarını kralı araçsallaştırarak yaptılar.
Oysa G20 bundan fazlasıydı, ancak konuya daha sonra devam edeceğim.
Çünkü anmadan geçilmesi imkânsız, trajik bir olayla başladı zirve. Paris katliamında dökülen kanın gölgesi düştü üzerine.
132 kişi öldü, 352 kişi yaralandı, 99 kişinin durumu hâlâ ağır. Korkunç bir olaydı. Avrupa’nın 2004’ten beri gördüğü en geniş çaplı şiddet eylemiydi. 7 ayrı noktada harekete geçtiler. Hem grup halinde öldürdüler, hem rehin aldıkları kişileri tek tek katlettiler.