Nihal Bengisu Karaca Habertürk Gazetesi

Mesele Lozan değil, Kıbrıs

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu senedi olan Lozan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sorgulanması, FETÖ ile mücadeleyi “kaldıraç” haline getirme çabasında olanları, pozu bırakıp...

02 Ekim 2016 | 833 okunma

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu senedi olan Lozan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sorgulanması, FETÖ ile mücadeleyi “kaldıraç” haline getirme çabasında olanları, pozu bırakıp orijinal ayarlarına dönmeye zorladı. En başta Doğu Perinçek’in ağza alınmayacak ifadeler kullandığı ve “Artık sizi ABD de kurtaramaz” diyerek bitirdiği tehdit yazısını görmüşsünüzdür. Özet: Sadece bir gün öncesine kadar, “Kemalist devrime az kaldı”, “Fikirlerimiz iktidarda” gibi müjdeler(!) veren Perinçek ve benzerlerinin devrelerinin yanması için “Lozan’ı yeterli bulmamak” yeterliymiş. Sadece iki gün arayla “Millet sizi deliğe süpürecek” noktasına gelebildiler. Çok merak konusu ayrıca, Erdoğan’ı “deliğe süpürecek” olan bu millet, hangi millet? 15 Temmuz’da Erdoğan’ın telefon ekranından yaptığı çağrıya şeksiz şüphesiz cevap veren ve kendilerini tankların önüne atan millet mi?
“Cumhurbaşkanı neden şimdi de Lozan’ı tartışma konusu haline getirdi? Ne gerek vardı?” diyenleri, memlekette daha az kavga, daha çok uzlaşma isteyenleri anlıyoruz. Ama Lozan’ı sorgulamayı Cumhuriyet’e karşı olmak, ülkeyi bölmek gibi ifadelerle yan yana getirenlerin asıl derdini de anlıyoruz.
Birincisi, Lozan’ı eleştirmek ya da sorgulamak zannedildiği gibi sadece Erdoğan’a özgü bir tutum değil. Çünkü milletin kafası da bu konuda genel olarak mutmain değil. 2010’da tırmanışa geçen “Büyük Türkiye” söylemi tam da bu nedenle halkta karşılık bulmuştu.
Gerçek şu ki, Lozan Antlaşması’na Sevr’den bakarsanız zafer görürsünüz. Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı bittikten sonra hâlâ sahip olduğu toprakları gösteren haritalardan bakarsanız “başarısızlık”... İkisi de tek başına doğru ve tabloyu açıklamaya yeten kriterler değildir. Ancak özellikle sağ milliyetçi muhafazakâr tabandaki baskın kanaat, milli mücadele sırasında sergilenen başarının masada sergilenemediğidir. Hatta konu Lozan öncesine kadar derinleşir ve İstiklal Savaşı’nın en kritik anında Yunanlılara “Baltık Denizi’nde fırtına çıktı” diye telgraf çekip bekledikleri yardımı göndermeyen İngiltere’nin tavrındaki değişimin ardında, Türkiye tarafıyla yapılmış gizli bir anlaşma bulunduğu yorumlarına kadar gider. Doğru ya da yanlış, algı ve kanaat konunun “müphem” yanları olduğu yönündedir ve bu yüzden Erdoğan, Lozan’ı sorguladığında tabanı bunu yadırgamaz ya da bu sözler gündeme bomba gibi düşmez.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Millet İttifakı'na kayyum mu atandı? 24 Mayıs 2023 | 301 Okunma 2019'da AK Parti'nin yaptığı hatayı şimdi CHP yapıyor 19 Mayıs 2023 | 334 Okunma İktidar ilk turun galibi oldu, muhalefetin gardı düştü 16 Mayıs 2023 | 1.147 Okunma "Ne işin var orada?" sultası 08 Mayıs 2023 | 578 Okunma Cevabını arayan sorular 28 Nisan 2023 | 144 Okunma