AK Parti, genel seçimlerden bir hükümet kurmaya yetecek oyu almamış olabilir. Ama 13 yıllık iktidarın, bir büyük sokak isyanının ve emniyet-yargı darbesinin ardından hâlâ % 40.9 oranında oy alabiliyor olması AK Parti’nin sadece seçimi kaybettiğini gösterir, bittiğini değil. Yeni dönemde AK Parti en belirleyici parti olma vasfını sürdürecek. Mesele bu belirleyici rolü hükümet ortağı olarak mı, anamuhalefet partisi olarak mı oynayacağıdır.
AK Parti’yi anamuhalefet sıralarında düşünün, ne demek istediğimi anlarsınız.
AK Parti’nin Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında hükümet ettiği döneme bir bakın. Bu dönemin en ayırıcı özelliklerinden biri “hükümet” ettiği halde“devlet”e kafa tutabilmek olmuştur. Sadece partilerle ve liderleriyle uğraşmadı bunca zaman. Kurumlarla mücadele etti. Darbe yapabilme ayrıcalığını elden bırakmayan TSK ile mücadele etti. Arazi mafyasından sağlık sektörü mafyasına kadar o güne kadar denetlenemeyen suç örgütleriyle mücadele etti. İnsanların hayat ve sağlık kalitesini olumsuz etkileyen faktörlerle mücadele etti.
Kanunları eşitsizlik yaratacak şekilde uygulayan yargı elitleriyle mücadele etti. Ayrımcılık üreten yasa yapıcılarıyla mücadele etti. Çocukların geleceğini çalan, kan döken örgütlerle mücadele etti. “Sana söylediğimiz şekilde yap” diyen küresel aktörlerle de mücadele etti. Müktesebatını sopaya takılmış havucu uzaktan sallayarak “Tavşan kaç, tazı tut” oyununa dönüştüren AB ile mücadele etti.