Geçenlerde bir internet sitesinde gördüm. Sola hâkim ama ağırlıklı olarak Kemalist kimliğiyle bilinen bir köşe yazarı, “Türkiye’de sağ yüzde 70, sol yüzde 30’dur deniyordu. Bu anlayış, tarihin çöp sepetini boyladı” şeklinde bir analiz yapmış.
Referandumda “Hayır” veren cepheyi böyle okumak siyaseten yapılan en yanlış şey. Çünkü yüzde 48.6 solun potansiyeli değil, muhafazakâr seçmeni “dikkate almanın” sonucudur. Hem CHP’nin belli başlı kurmaylarının, hem de kendi çapında “Hayır” kampanyası yapan sol, sosyal demokrat çevrelerin tarihleri boyunca belki de ilk kez muhafazakâr-dindar seçmeni dışlamayan, bu değerlerle temas kuran referandum politikasının sonucudur.
Nitekim artık apaçık ortadadır ki, bundan sonra Türkiye’de siyaset yapacak hiç kimse, muhafazakârların ibadetlerini engelleyerek, yaşam tarzlarına dil uzatarak siyaset yapamaz. Hatta yeni sistemle beraber 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın karşısına tecrübeli ve işinin ehli olmanın yanı sıra muhafazakâr bir profil çıkarmayan hiçbir blok kendisini şanslı sayamaz.
Tam da bu nedenle bu referandumun sonuçlarından en çok mutlu olması gerekenler, muhafazakârlar ve dindarlardır. Çünkü artık, Türkiye’nin yakın ve uzak geleceğinde yarışacak olan Cumhurbaşkanı adaylarının her ikisi de bu ülkenin değerlerine, inançlarına dil uzatamayacak, hak ve özgürlüklerinin gereğini teminat altına alacak adaylar olmak zorundadır.
Hiçbir kampa görkemli zafer temin etmeyen referandumun en başarılı sonucu budur ve muhafazakârlar lehine çok önemli bir başarıdır.
KAYBEDEN MARJİNALLER