Kemal Kılıçdaroğu’nun CHP Kurultayı’ndan geriye tek bir ifadesi kaldı: “Diktatör bozuntusu.” İfade de haklı olarak davaya konu oldu.
Kılıçdaroğlu vaat ettiği “demokrasi, değişim, kardeşlik” temasının çerçevesi içinde yeni bir şey söyleseydi, umutları gençleştirebilseydi, AK Parti’ye ya daErdoğan’a eleştirilerini “hakaret etmeden” dile getirebilseydi belki seçtiği üç beş başlık konuşulurdu. Şimdi hiç şansı yok.
Güya kutuplaşmadan şikâyet ediyordu, kutuplaştırmanın dikâlâsını sahneledi. Güya 1 Kasım öncesi “pozitif mesaj” siyaseti CHP’yi kör nefretten kurtarıyordu: Nefretin en etli yerinden kesti.
Güya “ulusal birlik” önemli, CHP gibi bir parti için daha da kıymetli olması gerekir, ama öyle değil. Kılıçdaroğlu daha vekilleriyle (mesela Aytuğ Atıcı) PKK örgütüne mensup teröristlere şehit denmemesi gerektiğinde bile mutabık kalamamış...
“Demokrasi” diyorsunuz ama “tek aday” ile kurultaya gidiyorsunuz
“Değişim” diyorsunuz ama manivelanız hâlâ “Erdoğan nefreti”. 1 Kasım öncesinde geliştirdiğiniz “ağır uslu haller” ayak oyunuymuş demek ki. Bir ileri iki geri gitmek de “değişim” sayılamayacağına göre CHP olsa olsa “değişik” bir parti.