Türkiye başkanlık sistemine geçerse siyasal partilerde durum ne olur? “İki partili bir Meclis mi olacak? MHP eriyecek mi?” sorusunun sorulmasına neden oluyor. Uzmanlar, “İki parti olmak zorunda değil, yine dört parti olarak devam edilebilir”diyorlar. ABD başta olmak üzere bazı başkanlık sistemlerinde çok sayıda parti olduğu hatırlatılıyor. Elbette öyle, ama yine ABD tipi başkanlık sisteminin başarılı olduğunu kabul ediyorsak orada sistemin gücünün siyasetin iki temel aks etrafında teşekkül ettiğini de görmezden gelemeyiz. ABD örneğinde bu “Demokratlar-Cumhuriyetçiler” ayrımıdır. Bu ikili ayrımın Türkiye’de karşılığı var mıdır? Bir süredir var. Onlara şimdilik isim koyup birine “yerli ve milli” hat, diğerine “reformist cumhuriyetçiler” diyebiliriz.
15 Temmuz sonrası AK Parti ile MHP tabanı arasında neredeyse fark kalmadığına dikkat eder, CHP ile HDP’nin “Seni başkan yaptırmayacağız” bayrağı altında pek çok zaman neredeyse aynı şeyleri söylediğini görürsek, başkanlık sisteminde siyasi eğilimlerin daha temel, daha dürüst bir yerden ayrılmaya imkân vereceğini anlarız.
Daha da yakından bakalım mı?
Muhalefet partisi olmanın gerekliliklerini bir yana bıraktığında MHP de AK Parti gibi “kadim değerlere” ve “tarih perspektifine” dayalı siyaset yapıyor. AK Parti’de milli eğilim yükseldi, ama MHP de süreçten etkilenerek Kürtler için tahakkuk ettirilen “haklar, özgürlükler” noktasında mesafe aldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve yerel seçimlerde CHP ile yaptığı konjonktürel ittifaklar bir yana bırakılırsa MHP, AK Parti’yle koalisyon yapmayarak tekrar seçim yolunu işaret etmek dahil pek çok konuda hükümetin sıkıştığı noktalarda destek verdi.