CHP’li Haluk Koç, yaptığı bir yazılı açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümet kurma görevini CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na vermesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: “Anayasa’mıza, yerleşik usullere ve demokratik teamüllerimize göre Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma görevini Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na vermek zorundadır. Aksi yönde bir davranış, milli iradeye yönelik büyük bir saygısızlık ve yetki gasbı oluşturacaktır.”
Haluk Koç, Anayasa’ya atıf yapmış. Ama yasa metninde Cumhurbaşkanı’nın hükümet kurma görevini hangi partiye vereceğine dair bir tanım yok. Teamül, en çok oy alan partinin milletvekiline verilmesinden yana. O hükümeti kuramazsa ikinci sıradaki en çok oy alan partiye görev vermesi de yasaya bağlı bir zorunluluk değil, teamül. Bu mantıkla Erdoğan, hükümet kurma görevini AK Parti’ye bile vermek zorunda değildi.
Peki CHP ile Cumhurbaşkanlığı makamı arasında teamüllerin tıkır tıkır işlemesini mümkün kılacak bir hukuk var mı, kaldı mı?
7 Haziran sonrası gerçekleşen Erdoğan-Baykal görüşmesi, CHP ile Cumhurbaşkanlığı makamı arasında mutedil bir iklim oluşmasını mümkün kılacak bir adımdı. Hakeza koalisyon görüşmeleri başlamadan önce Kılıçdaroğlu, “Rövanşist bir tutum içinde olmak istemiyoruz, intikam alma arayışı içindeymişiz gibi görünmek bize yakışmaz” diyerek bu havaya katkı sunacağını düşündürten bir tutum takındı. Ama devamı gelmedi. AK Parti ile düzgün ilişkiler kurmaya, özenli bir dil tutturmaya gayret ettiğini yadsıyamayız. Fakat Kılıçdaroğlu’nun koalisyon görüşmeleri devam ederken kendisine sorulan, “Diyelim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan bir Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek istedi ve Beştepe’de toplanılacak ve diyelim ki siz de hükümet ortağısınız, ne yaparsınız?”sorusuna “Gitmem” dediği de biliniyor.
Bu koşullarda Allah aşkına biz hangi teamülden bahsedebiliriz?
Haluk Koç’un bahsettiği “milli irade”, CHP’nin % 25 oyu söz konusu olduğunda meşru, muteber ve zorlayıcı bir unsur, ama Erdoğan’ın aldığı % 52 oy söz konusu olunca hemen aşılabilir, değillenebilir ve hatta “onarılması gereken” bir hata, öyle mi?