AK Parti ve CHP arasındaki koalisyon olasılığı yerini, “Şimdi ne olacak?”sorularına bıraktı.
Temennimiz o ki, bu görüşme süreci, erken seçim olması ve sandıktan yeniden benzeri bir durum çıkması ihtimaline ışık tutsun, partiler birbirine muhalefet etsin ama bu kez çalmak zorunda kalabilecekleri kapıları çok sert çarpmasınlar.
Zira Türkiye’nin yaşadığı bölünme, evvelki dönemlerde olana hiç benzemiyor. Eski Türkiye’de zora girildi mi asker sazı eline alır, kimin cumhurbaşkanı olması gerektiğine ilişkin mesajını Meclis’in üzerinden jet uçurarak verir, olmadı darbe yapar, saha da derin devletin görevlendirdiği adamlarla, JİTEM’le filan düzenlenir, törpülenir, öne çıkanları hapse atılır, kalanı da solcusu-sağcısı bir hizaya toplanırdı.
Evinde televizyon bile olmayan, siyasetin “çevre”sine mıhlanmış yoksul muhafazakârlar “vatan, millet” hassasiyetleri, “nifak, fesat çıkmasın” gayretleri nedeniyle edeplerini bozmadan duaya sarılır, İslamcılar % 99’u Müslüman bir ülkede Allah’ın kelamının modern üretim, tüketim, toplumsal ilişkilere dair çözümler içerdiği noktasından hareketle fikir, düşünce, dergi, gazete işlerine ağırlık verir, bir kısmı da kılık değiştirip “merkez”e sızma ve devleti içeriden dönüştürme hamlelerini kendilerine daha yakın hissedip bazı cemaatlere ram olurlar; bütün bunlar olurken militer laiklik tepemizde nutuklar atar, sokakta bile başörtülü kovalar, geçinir giderdik. Kürtler fişlenir, faili meçhule kurban giderdi. Alevi’yim demek zordu, sorunluydu.