Zaman Gazetesi hakkında verilen kararı ve sonrasında yaşananları izlerken içimin burkulmadığını söylersem yalan olur. Koridorlarında yürüdüğüm, köşesinde yazdığım gazeteyi bu durumda görmek elbette üzücüydü. “Oh oldu, iyi oldu, canıma değsin” şeklinde bir “kafa” taşımıyorum. Ama gazetenin durumunu sadece yayınlarının değil 17-25 Aralık teşebbüsünü gerçekleştirenlere olan bağlılığının belirlediğini de biliyorum.
Nitekim 17-25 Aralık’tan sonra paralel yapıya karşı, şimdi kaybettiğim eski dostlarıma, biber gazına boğulan ve neden orada olduğunu çok iyi anladığım gruplara karşı; milletin, sandığın yanında durmam, kişisel tarihime rağmen yaptığım bir tercihti. Sebebi de bazı Cemaat trollerinin iddia ettiği gibi para ya da nüfuz değildi. Halen 2010’da aldığımız evde oturuyoruz, hayat standartlarımda değişen bir şey yok.