MISIR’ın sandıktan çıkarak iktidara gelen Özgürlük ve Adalet Partisi devrildiğinden bu yana İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) idam cezalarıyla sınanıyor. Hareketin lideri Muhammed Bedii’nin idama mahkûm olması,Muhammed Mursi hakkında da böyle bir cezaya hükmedileceğinin göstergesiydi. Sonunda o da oldu.
Darbeci yönetimin gözünü öylesine kesif bir kin bürümüş ki, uzun zamandır Mısır’da bulunmayan son derece yaşlı ve âlim kabul edilen Yusuf el Karadavi’yi de aradan çıkarmak istemiş.
ABD’den gelen tek ses: Kaygılıyız. O hep kaygılı. Bir ara, ele güne rezil olma“kaygısıyla” Mısır’ın askeri yardımlarını askıya aldı. Ama Sisi, ABD’nin rakip saydığı yerlere meyledince yardımları yeniden aktarmaya başladı.
Utanmazca iftiralar dolaşımda. Birileri kimbilir hangi nedenle öldürülmüş adamların görüntülerini, “Mursi için idam kararı veren mahkemenin hâkim ve savcıları infaz edildi” diye dolaştırıyorlar. Oysa görüntüler Sana’dan. Kahire ve Sana arasında saatler var, o hâkim ve savcıların kararın verildiği gün Sana’ya geçmeleri ve infaz edilmeleri mümkün değil. Darbeye giden günlerde de, Selefi Nur Partisi’nin ortaya attığı sapıkça bir tartışmayı Mursi yönetimine hamletmişler ve darbeye meşruiyet sağlamaya çalışmışlardı. İftira, darbecinin göbek adı.
Herkes her şeyi gördü. Biner biner öldüler Rabia’da. Şimdi yüzyılın en pespaye mahkemesinde yargılanıyorlar ve idam yolundalar. Bedii, Mursi ya da El Karadavi; eğer isteselerdi, takipçilerini, sevenlerini, gözlerinde taş büyüklüğünde damlalar birikmiş, kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış onca insanı, Ortadoğu ve Afrika’nın gayet alışık olduğu bir şeye, “Zulmü bertaraf etme yoludur” diyerek silahlı mücadeleye teşvik edebilirlerdi. Ama yapmıyorlar. Kaderleri, Mısır Müftüsü Şevki Allam’ın iki dudağı arasında, öylece duruyorlar. Öylece durarak, bir duruş inşa ediyorlar. Kendilerini İslam kardeşlerinin desteğine ve insan kardeşlerinin insafına bırakıyorlar.