Nihat Ali Özcan Milliyet Gazetesi

ABD’nin Suriye’de ‘mecburi’ ve ‘geçici’ ilişkilerine dair

Suriye, Türkiye gündeminde yerini koruyor. Hadiselerin seyri bu tablonun daha uzun süre değişmeyeceğini gösteriyor. Hafta içinde NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda ABD Savunma Bakanı James Mattis ile Türk...

30 Haziran 2017 | 3.488 okunma

Suriye, Türkiye gündeminde yerini koruyor. Hadiselerin seyri bu tablonun daha uzun süre değişmeyeceğini gösteriyor. Hafta içinde NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda ABD Savunma Bakanı James Mattis ile Türk mevkidaşı Fikri Işık bir araya gelerek yine Suriye’yi konuştular. Aynı gün, ABD’nin DAEŞ karşıtı Uluslararası Koalisyon Özel Temsilcisi Brett McGurk da Suriye’de PKK/PYD’yi ziyaret etti. McGurk, Türkiye’ye diplomatik bir dille “İşimizi zorlaştırma” derken, Mattis farklı bir yol izledi. 
Basına göre, Mattis ile görüşülen konuların listesi bir hayli uzun olmakla birlikte en dikkat çekici olan Rakka’da yürütülen operasyona dair olandı. Türk kaynaklara göre, Mattis, Amerika’nın PKK/PYD ile “işbirliğinin tercihten değil, mecburiyetten kaynaklandığını, durumun geçici olduğunu” ifade etti.  
Türkiye’yi teselli etmek amacıyla yapıldığı anlaşılan açıklamada öne çıkan iki ifade üzerinde durmaya değer. “Mecburiyet” ve “geçici” ilişki. ABD gibi küresel bir gücün karakteri, rolü ve sıfatı tartışmalı PKK/PYD ile iş tutmasının nasıl bir “mecburiyetten” kaynaklandığının Türk yetkililere izah edilmiş olduğunu umuyoruz. Muhtemelen hikâye, Başkan Obama’nın belirlediği, ABD askerlerinin kara operasyonlarında ön saflarda yer almaması kararıyla izah edilmiştir. 
Bu durumda ABD’nin karada savaşacak, istekli, yerel örgütlere ihtiyacından, PYD’nin bu iş için biçilmiş kaftan olduğundan söz ederek konuşma, PYD’nin PKK ile “alakasının olmadığı” cümleleriyle tamamlanmış olmalı. 
Oysa tablo bugün daha farklı görünüyor. Başlangıçta ABD’nin PKK/PYD ile askeri işbirliğinin temel fonksiyonu, DAEŞ’i fiziki olarak yenmeyi, otorite tesis ettiği coğrafi bölgelerden çıkartmayı hedefliyor gibi görünüyordu. Fakat kısa süre sonra işin özü değişti. Genelde Ortadoğu’da, özelde Suriye’de değişen siyasi, askeri ortam, oyuncuların davranışları ve ABD’nin çıkar ve öncelikleri Mattis’in “mecburiyetinin” çeşitlendiğini ve içeriğinin hızla değiştiğini gösteriyor. 
Önümüzdeki aylarda DAEŞ Fırat’ın doğusunda fiziki kontrolü kaybetse de ABD’nin bölgede kalmaya, PKK/PYD ile ilişkilerini sürdürmeye devam edeceği açık.
“Muhtemel terör saldırılarını” önlemek, düzeni tesis etmek sonuçta uzun zaman gerektiren faaliyetlerden! Tıpkı Afganistan’da ya da Irak’ta sağlanan büyük başarı gibi... Düzen tesisinin 20-30 yıl alması sürpriz değil. Üstelik yeni stratejide ABD askerlerinin fazlaca ayakaltında dolaşmadan, yerel otoriteler aracılığıyla düzen kurmaya çalışması öngörülüyor. Bu durumda ABD askerlerinin Suriye’deki mevcudiyetinin “meşruiyetini” sağlayacak olan, sadakati test edilmiş “yerel” müttefik, PKK/PYD’nin siyasi varlığı olacaktır. Başka bir ifadeyle, bunun kısa metrajlı bir ilişki olması düşünülemez. 
Öte yandan, ABD-PKK/PYD ilişkisine hâkim olan “mecburiyetin” içeriği de hızla zenginleşmekte, Suriye’de yeni bir güç odağı yaratılmakta. Böylece, ABD, Irak’a daha bütüncül müdahil olabilmekte, müttefiki Ürdün’e sınır güvenliğinde yardım ederken, Rusya’yı Suriye’de başı boş bırakmamış olmaktadır. Bir yandan da Suriye’de İran’ı dizginlemeye, Türkiye’yi sınırlamaya devam etmektedir. Sanırım, bu çerçeve ABD’nin Suriye’de PKK/PYD ile ittifakının neden bir “mecburiyete” dönüştüğünü daha iyi açıklamaktadır. 
Bölgedeki siyasi tablo, sorunlar, taraflar ve tehditlerin niteliği ile ABD’nin çıkarları dikkate alındığında, PKK/PYD ile geliştirilen “ittifak” ilişkisinin, Mattis’in ifade ettiği gibi, “geçici” olduğuna inanmak yerine McGurk’a kulak vermek, yaptıklarını izlemek daha akıllıca olur..

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Çin-İran ilişkilerine dair 14 Temmuz 2020 | 2.459 Okunma Çin ve Doğu Türkistan 10 Temmuz 2020 | 3.264 Okunma Türkiye’nin Libya hamlesi politik düzeyde taşları yerinden oynatırken 07 Temmuz 2020 | 3.464 Okunma ‘Centilmenler’ başkalarına ait mektupları okumazlar mı? 30 Haziran 2020 | 2.233 Okunma ABD ve AB “yıllık terörizm raporlarını” birlikte okumak 26 Haziran 2020 | 2.459 Okunma