ABD, El Kaide’nin 11 Eylül terör saldırısının ardından
başlattığı Afganistan savaşında yeni bir aşamaya geldi. Trump
önceki başkanlar gibi kendi “yeni” Afganistan stratejisini
açıklayacak. Sonuç elbette bir zafer ilanı olmayacak.
Afganistan macerasının “Güney Asya stratejisi” gibi parlak isimli,
daha büyük bir işin parçası haline getirileceği anlaşılıyor.
Böylece, Afganistan sorunu “gözden ve gönülden ıraklaştırılırken”
haliyle küme düşmüş olacak. Ardından da “onurlu” bir çıkış için
Taliban ile masaya oturmak dâhil yeni ve yaratıcı çözümler gündeme
gelecek. Dahası, özel askeri şirketlerin Afganistan’da Amerikan
ordusunun yerini alması bile tartışılıyor.
On altı yıldır devam eden savaşın askeri, politik, ekonomik ve
ahlaki yükünün her geçen gün arttığı açık. ABD’ye maliyeti ise bir
trilyon doları aştı. ABD, 2900 askerini kaybetti ve yaklaşık 29 bin
yaralısı var. Savaş o kadar uzadı ki kamuoyu ilgisi ve desteği
kayboldu. Uzun süren savaş sürecinde yeni siyasi, ideolojik, askeri
ekosistem oluştu. Rusya, İran ve Pakistan gibi ülkeler tutumlarını
değiştirmeye, el altından Taliban’ı, savaşan grupları desteklemeye
başladılar.
Böylesine uzun süren, maliyeti yüksek ve günümüzün popüler savaş
karakterine uyan Afganistan harekâtından çıkarılacak dersler olduğu
açık. Adınızın “küresel güç ABD” olması sonucu değiştirmiyor ve
bazı savaşları kazanamadığınız anlaşılıyor.
Savaş uzadıkça siz de düşmanlarınızın da dönüşüyor. Zafer umudu
azalırken, engeller listesi uzuyor. İlk olarak, ABD ve koalisyonun
savaşa yüklediği anlam ile Taliban ve diğer grupların yüklediği
anlam farklılaşıyor. ABD ve koalisyon için savaş angaryaya dönüşüp,
Afganistan bir beka ve stratejik sorun olmaktan çıkarken, Taliban
ve diğerleri kendi toprakları ve gelecekleri için savaştıklarına
inanıyor ve daha fazla bedel ödemeye hazırlar.
İkinci olarak, teknolojik üstünlüğe dayanarak kamuoyunda
oluşturulan “sıfır kayıp, kesin zafer” beklentisi bir süre sonra
boşa çıkmakta. Teknoloji elbette bir avantajdır. Ancak tek başına
bu tür bir savaşı kazandıramaz. İnsanları öldürür, ülkeleri
şehirleri kısa sürede taş devrine döndürür ama devlet ve gönül inşa
edemez. Öte yandan, basit teknolojiler, Taliban ve benzeri
örgütlerin zarar verme gücünü artırarak beklenmedik zayiata neden
olur. Bu durumda askeri kayıpları tolere etmek zorlaşır.
ABD’yi kesin “zaferden” alıkoyan üçüncü neden, medya ve sosyal
medyanın rolüdür. Medya gerçekleri yazdıkça, sosyal medya bilgi
kaynağı olmayı sürdürdükçe kullanılan kuvvet ve yöntem, hukuk ve
ahlaki normlarla sınırlanmakta keyfiliği engellemekte, askerler ve
politikacılar üzerinde baskı oluşturmaktadır. İstenen düzeyde
olmasa da “hukuk” Afganistan savaşında bile hâlâ güçlüler için
sınırlayıcı bir unsurdur.