Komünist Çin, sistematik olarak bölgede nüfus kompozisyonunu değiştirecek, kendi kültürünü baskın hale getirecek hamlelerini düşük profilli olarak sürdürdü. Söz konusu politika, 1980’lerin ortasından itibaren daha da görünür olmaya başladı. Nitekim Uygurlar, Kazak ve Çinli Müslümanlar arasında dini ve etnik kimliğin yok edilmesini hedefleyen farklı yol ve yöntemler denemeye başladı. Amacını kısa sürede gerçekleştirmek için de toplama kampı benzeri uygulamalara girişti. Ayrımcı, baskıcı, yoksun bırakıcı ve zor kullanmayı içeren yeni uygulamalar ve organizasyon doğal olarak kısa sürede karşı tepkinin doğmasına neden oldu. Özellikle Çin’in kültürel asimilasyon politikalarıyla eş zamanlı olarak yükselişe geçen radikal İslamcılık, bütüncül bir ideoloji ve önerdiği yöntemlerle dünyada olduğu gibi bölgede de bazı gruplar arasında kabul görmesini kolaylaştırdı.