ABD’nin kontrol-süz gibi görünen hamlelerinin gerisinde korkunun tetiklediği geleceği kontrol altına alma arzusu yatıyor. Üstelik gelişmeler öylesine hızlı cereyan ediyor ki elini çabuk tutması gerektiğini düşünüyor. Ne de olsa Çin her alanda küresel oyuncu olduğunu “resmi olarak ilan ettiğinde” ABD çoğu konularda geç kalmış olabilir.
Nitekim, ABD’ye göre, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurduğu politik, askeri, ekonomik, ticari ve mali düzen tehdit altında. Tehdidin merkezinde ise Çin ve diğer “dik kafalı” ülkeler yer alıyor. Oysa ABD bu gelişmelere razı değil ve her şeyi kontrol altında tutarak başat rolünü sürdürmek istiyor.
İşin kötü tarafı, ABD’nin kurduğu düzenin Çin gibi devasa bir aktör tarafından yine kendisine karşı kullanılıyor olması. Bu durumda yapması gerekenin dünyayı yeniden okumak, yeni bir düzen kurmak, yeni araçlar seferber etmek ve yeni ittifaklar inşa etmek olduğunu düşünüyor. Nihayetinde Trump deli bir adam gibi görünse de bir iş adamı ve oyunun ağırlık merkezini en iyi bildiği alana, ticarete kuruyor. Trump ekonominin iç ve dış siyasette, askeri alanda, teknolojik gelişmede, finans dünyasında oynadığı rolün farkında. Nitekim Çin’de, son kırk yıldır askeri, teknolojik, mali ve diplomatik yükselişini büyüyen ekonomisine borçlu.