Nihat Ali Özcan Milliyet Gazetesi

Öksüz kaçtı, kim kaldı?

15 Tem-muz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Hadisenin her aşaması farklı yönleriyle tartışılıyor. Tartışmalar gerçeklerden uzak, efsaneler ve komplo teorileri etrafında sürüyor.   Darbenin...

28 Temmuz 2017 | 2.915 okunma

15 Tem-muz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Hadisenin her aşaması farklı yönleriyle tartışılıyor. Tartışmalar gerçeklerden uzak, efsaneler ve komplo teorileri etrafında sürüyor.  
Darbenin seçilmiş iktidarı hedef alması, tazeliği, girişimin akamete uğraması, sınırları net çizilemeyen ideolojik çerçeve, neden olduğu ağır sonuçlar komplo teorisyenlerinin, FETÖ’nün dolaylı destekçilerinin işini kolaylaştırıyor. Buna bir de FETÖ’nün küresel yaygınlığı, yabancılarla işbirliği kültürü ve gizlilik takıntısı eklenince yorumlar, analizler ve tartışmalar iyice çığırından çıkıyor. Örgüt lideri bile hızını alamayıp darbeyi “ulusalcı laik bir kesimin bunu yapmış olabileceğini” söyleyerek suyu bulandırıyor.     
Gördüğümüz kadarıyla, darbe hazırlık sürecinin didiklenmesi doğru analiz için iyi bir başlangıç olabilir. 15 Temmuz’dan hemen sonra TSK tarafından yapılan açıklamada, darbe teşebbüsüne katılan personel sayısının %1.5 olduğu ifade edildi. Bu oran oldukça düşük görülebilir. Oysa söz konusu olan nicelikten öte, darbeye katılan personelin nitelikleri, işgal ettikleri makamlar ve rollerle yarattıkları “etki” asimetrisiydi. Böyle olunca, FETÖ gibi hücre tipi bir örgütün TSK içinde inşa ettiği “nitelik, görev ve makam yağması/yığılması” darbe analizinde özel bir ilgiyi hak ediyor. 
Darbe kararının siyasi seviyede Gülen tarafından alındığını, stratejik düzeyde planlamaların kışlaların dışında ve örgüt “imamlarının” nezaretinde hazırlandığını biliyoruz. Nitekim Genelkurmay iddianamesinin 534 ve devamında, planlamada yer alan Kara, Hava, Deniz ve Jandarma general/amiral ve albayların kimler olduğu, nerelerde hazırlandıkları ortaya konmuş durumda. 
Üzerinde durulması gereken husus, darbede görevli generallerin, subayların seçimidir. Bu noktada karşımıza FETÖ’nün şakirt yetiştirme sistemi, TSK’nın iç düzeni ve ilahiyatçı Adil Öksüz’ün rolü çıkıyor. Her ne kadar medyada Hava Kuvvetleri imamı olarak yer alsa da Öksüz’ün TSK imamı olduğu, stratejik düzeyde kararlardan sorumlu olduğu, diğer kuvvet imamlarını sevk, idare ettiği açık. Nitekim Öksüz’ün planlama ve uygulama safhasında FETÖ’cü generallerle fazlaca “yüz göz” olmaması konumunu göstermesi bakımından önemli.       

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Çin-İran ilişkilerine dair 14 Temmuz 2020 | 2.459 Okunma Çin ve Doğu Türkistan 10 Temmuz 2020 | 3.264 Okunma Türkiye’nin Libya hamlesi politik düzeyde taşları yerinden oynatırken 07 Temmuz 2020 | 3.463 Okunma ‘Centilmenler’ başkalarına ait mektupları okumazlar mı? 30 Haziran 2020 | 2.233 Okunma ABD ve AB “yıllık terörizm raporlarını” birlikte okumak 26 Haziran 2020 | 2.459 Okunma