Son zamanlarda medya ve sosyal medyaya dikkatlice bakınca, yabancı istihbarat örgütlerinin Türkiye ile ilgili yoğun mesai harcadıkları görülüyor. Özellikle “örtülü operasyon” faaliyetleri çok zamanlarını alıyor olmalı. Kitaba göre, bu meşguliyet, propagandadan ekonomik mali baskıya, suikast ve sabotajdan darbeye, teröristlerin, yarı askeri güçlerin desteklenmesine kadar geniş bir yelpazeden oluşuyor. Darbe, terör örgütlerinin, yarı askeri güçlerin desteklenmesi, ekonomik mali baskılar bir yana, propaganda faaliyetleri çığırından çıkmış görünüyor.
Türk “propaganda” piyasasındaki yoğunluk Soğuk Savaş günlerinden daha fazla. Ne de olsa kamuoyu oluşturmak için haber üretmek, dağıtım kanallarına sokmak Soğuk Savaş zamanlarından daha kolay. Özellikle de internet ve sosyal medya sayesinde. Geçmişle en önemli benzerliklerden biri ise mücadelenin iki kutuplu sürüyor olması. ABD ve AB’nin başını çektiği kanat kutuplardan birisini, Rusya ise diğerini oluşturuyor. Farklı olan ise, propaganda savaşında kanatların hedefinin, stratejilerinin ve yerel müttefiklerinin Soğuk Savaş günlerinin tersine hızla değişebiliyor olması.
Türkiye’yi hedef alan propaganda savaşında ABD ve AB cephesi, sadece hükümetlerden değil medya, kamuoyu ve kurumlardan oluşuyor. Bu cephe doğrudan Türk hükümetini hedef almış durumda. Bazen de, ABD’nin vize kısıtlamasında yaptığı gibi, kamuoyunu hedef alarak “hoyratça” davranabiliyor. Türk kamuoyunun verebileceği tepkiyi, iç ve dış politika yansımalarını göz ardı edebiliyor.