Geçen hafta, sosyal ve ekonomik sorunlarının çoğunu çözmüş Yeni Zelanda’da kanlı bir terör saldırısına tanıklık ettik. Cuma namazı için toplanan cemaate yapılan saldırıda 49 kişi hayatını kaybetti. Terör eylemi dünyanın çeşitli yerlerinde farklı tartışmalara neden oldu. Dikkat çeken husus, saldırının tanımlanması ve sınıflandırılmasında mutabakatın olmaması ile teröristin yazdığı “manifestosunun” ele alınış biçimiydi.
Terörizm ders kitapları ortak bir terör tanımının olmadığını yazar. Yüzden fazla tanımdan söz edilir. Ancak nereden bakılırsa bakılsın, bu olayın tipik bir terör saldırısı olduğuna şüphe yok. Politik motivasyonla hareket geçen saldırgan, “düşman” gördüğü bir grup masum insanı hedef alarak şiddet uygulamış ve çok sayıda insanı katletmiştir.
Bu hadisede olduğu gibi terör, politik (dini, ekonomik, sosyal) amaçların gerçekleşmesi için kullanılan bir “metottur”. Failin ideolojisinin, kurbanların kimliğinin ve statüsünün hiç önemi yoktur. Kısacası, bu yöntemi kullananlar teröristtir ve Yeni Zelanda saldırısı da tipik bir terörist saldırıdır. Trump’ın dediği gibi, sadece “korkunç bir katliam” değildir.