Nihat Hatipoğlu Sabah Gazetesi

Çocuk tacizi, şiddet ve uyuşturucu

Son zamanlarda çoğalan bu çirkin ve rezil tacizler bizi düşünmeye sevk etmelidir. Bu tür ruh hastası insanlar nasıl çoğaldı. Nereden türediler. Bunlar hangi mezbelelikte çoğaldı. Masum çocuklara musallat...

02 Mart 2018 | 410 okunma

Son zamanlarda çoğalan bu çirkin ve rezil tacizler bizi düşünmeye sevk etmelidir. Bu tür ruh hastası insanlar nasıl çoğaldı. Nereden türediler. Bunlar hangi mezbelelikte çoğaldı. Masum çocuklara musallat olacak kadar rezilleşen bu insanların çoğaldığı ortamı nasıl tedavi etmeliyiz.
Elbette çocuk tacizleri dünyanın her tarafında bir problem olarak duruyor. Ama bizim coğrafyamız, güçlü aile yapımız bu rezillikleri engelliyordu. Yoksa bütün kutsalların hoyratça tartışıldığı bir zemin mi bunlarda manevi hesap duygusunu azalttı.
Çocuk tacizine karışan insanların düşüncesi, aidiyeti, inancı bizim için hiç önemli değil. Bu hal hiç ama hiç bir hafifletici gerekçeyle önümüze gelmemeli. Tacizcinin gözünün yaşına bakmamalıyız. Hiçbirine toleranslı davranmamalıyız. Hiç ama hiçbirini koruyamayız. Birini korumak böyle bir düşünce o iğrençliğe ortak olmak demektir.
Sokak, okul, yurt, aile velhasıl bu taciz nerede olursa olsun üzerine en sert şekilde gitmeliyiz.
Çocuk tacizleriyle ilgili sert müeyyideler getirilmeli. Ve bu müeyyideler bana göre üç unsuru taşımalı:
1- Tacize uğrayan çocuğun ve ailesinin hakkını savunacak ve yüreğini rahatlatacak bir müeyyide.
2- Kamunun -halkın- vicdanını rahatlatacak bir müeyyide.
3- Benzeri olayların olmasını engelleyecek ve caydırıcı özellikte olacak bir müeyyide -ceza-.
4- Tacizcileri koruyan, örten, onlara sessiz kalan kim varsa onları da bu suçun ortağı sayacak bir müeyyide.
5- Tacize uğrayan çocukların kimliğini ve ailesini devletin güvencesinde bulunduracak şekilde ortada konuşulur olmaktan koruyacak bir müeyyide.
6- Çocuğun rehabilite olmasını sağlayacak bütün harcamalarda; tacizcinin vasilerini, kurumunu, yurdunu yani ihmali olanları sorumlu tutacak bir müeyyide.

UYUŞTURUCU BELASI
Uyuşturucu kullanımının yaş itibariyle aşağıya doğru hızla indiği bir gerçek; tedbir almalıyız. Özellikle gençlerin, geleceğimiz olan gençlerimizin uyuşturucu aldıktan sonra istem dışı hareketlerle caddelere yığılmaları, hayattan kopmaları, ailelerine umut olamamaları bizi ilgilendirmelidir. Bizi yaralamalıdır. İçimizi acıtmalıdır. Uyuşturucu çoğu kez manevi boşluktan başlıyor. Kandırılma, doyumsuzluk, yanlış ortam ve kötü arkadaş uyuşturucunun başlıca sebeplerindendir.

?KADINA ŞİDDET
Kadınlara yönelik şiddetin azalması elbette ciddi bir eğitim ve manevi hassasiyetlerle sağlanabilir. Sözde kadına saygılıyız. Annemize, bacımıza, teyzemize saygılıyız. Ama eş olarak seçtiğimiz kadınlara ne yazık ki aynı saygı ve sevgiyi gösteremiyoruz. Bu konuda önyargılıyız. İki yüzlü davranıyoruz. Eşimizi hâlâ -el kızıgibi görüyoruz.
Kadınlar bizim vicdanımızdır. Denge unsurumuzdur. Kızımıza, teyze ve annemize gösterdiğimiz saygı neyse eşimize de aynısını göstermeliyiz. Bu hususta şunlara dikkat edebiliriz:
1- Özellikle boşanma aşamasında erkek ve kadına devletin himayesinde psikolojik destek şartı getirmeliyiz. Birkaç seans belki.
2- Boşanma halinde çocukların baba ve anneye eşit oranda gösterileceğini garanti altına alacak tedbirler almalıyız. Zira birçok cinayet veya şiddetin sebebi çocukları paylaşamamaktır.
3- Boşanan kadına verilen ve hayat boyu süren nafaka konusu yeniden konuşulmalı. Nafaka çocuklar büyüyünceye kadar devam etmeli. Ama eşe verileni bir müddet sonra devletin uhdesinde verilebilir. Zira şiddet ve cinayetlerde maalesef bu da önemli bir yer tutuyor.
4- Boşanmanın hayatın sonu olmadığı; boşanan herkese potansiyel günahkâr gibi bakmanın yanlış olduğu işlenmeli.
5- Kadına şiddet uygulayan eşin Allah katında çirkin bir ahlak sahibi olduğu, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından şiddetle kınandığı anlatılmalıdır. İmanla zulmün aynı yerde ve aynı anda buluşamayacağı işlenmelidir.
6- Evinde şiddet gören kadın hakkında bilgisi olup da bunu gizleyen kim varsa, hepsinin mutlaka sorgulanması gerekir. Aile fertleri, apartman sakinleri veya yöneticileri. Sorumluluk miktarınca. En azından vicdanen sorgulanmalılar. Zira bana dokunmayandan bana ne anlayışı, toplumu yaralayacak bir noktaya geldi.

?ANAOKULUNDAN BAŞLAMALIYIZ
Milli Eğitim Bakanımız'a çağrımdır bu;
Yeni bir başlangıç yapmalıyız. Mevcut olan nesil bizim. Sevabı ve günahıyla. Eksiği ve fazlasıyla. Fakat gelecek nesli ve gençliği baştan inşa etmeliyiz. Anaokulundan, ilkokuldan başlayarak davranış bilgisinden, dini bilgilere, ahlaktan vicdana bütün müspet duyguları harekete geçirecek ciddi bir müfredat lazım. Milli Eğitim ve ilgili birimler lütfen bu konuda ciddi bir toplantılar serisi başlatmalı ve üniversiteye kadar devam edecek bir ilmi, dini düzeltme ve eğitim hamlesi başlatmalı. Problem olan her konuda.
Bu coğrafya bizim. Biz bu coğrafyadayız. Bu halk da bizim. Bizden yani. Düzeltmeyi bizim yapmamız lazım. Bize uygun bir hamle başlatmalıyız.
Özellikle anaokul-lise dönemi kalıcı eğitim ve ahlakın oluştuğu bir dönemdir.
Uygulamalı olarak en basitinden en karmaşığına kadar çocuklarımızı eğitecek bir müfredat koymalıyız.
Ezbere dayanan, faydasız ve uygulama alanı olmayan bilgi yığını yerine; kalıcı, faydalı etütler devreye sokulmalıdır. Komisyonlar yeniden toplanmalı ve aklın, bilimin ve manevi hassasiyetlerin egemen olduğu bir bilgi aktarımı sağlanmalıdır.
Çocuk tacizleri, kadına şiddet, hak hukuk tanımama, başkasına saygı duymama, vicdansızlık, bitmez ve tükenmez bir aç gözlülük, ölçüsüz bir ego, ahiret bilincinin kaybolması ve daha ötesi yığınla kırılmışlığın sebebi iyi bir gençlik yetiştiremediğimizdendir. Kaybedecek zamanımız yok. En basit örneğiyle mesela; kırmızı ışıktan geçmeyi hem suç, hem hak hukuk çiğnemesi görecek, hem kul hakkı görecek ve hem de günah sayacak ve bütün bunları vicdanında sorgulayacak bir gençlik yetiştirmeliyiz.
Ve son bir soru: Bizim; çok disiplinli, çalışkan kanun ve nizama saygılı, her şeyi düzenli herhangi bir toplumdan ne eksiğimiz var? Hiçbir eksiğimiz yok. Bilakis fazlamız çok. Bir de kendi farkımıza varabilsek.

?KALBİNİ DÜZELTİRSEN
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Dikkat ediniz. İnsanın bünyesinde bir et parçası vardır. Eğer o düzgün olursa bütün vücut düzgün olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur.' (Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107) İnsanın manevi sigortası kalptir. Kalp inanç ve niyet itibariyle sağlıklı oldu mu insan da manen sağlıklı ve sağlam olur. Ama kalp bozuldu mu, bu hastalık bir anda bütün vücuda yayılır. Bütün vücudu bozar. Maddi planda da bu böyle değil mi? İnsanın kalbi teklerse bütün vücut dengesini yitirir. Maddi kalbin doktorunu dinliyorsunuz. "Uzak kal" dediklerinden uzak kalıyorsun. Manevi kalbin de doktorunu dinlemen lazım.

İLAHİ KAPINA GELDİM
Şair ne güzel demişti; İlahi! Günahkâr kulun sana geldi. Günahlarını itiraf edip sana yalvarıyor. Eğer affedersen bu senin şanındandır. Eğer kovarsan, senden başka kim merhamet eder ki!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Dindarlık zayıflıyor mu? 15 Kasım 2024 | 290 Okunma Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri 08 Kasım 2024 | 409 Okunma Vefasız insanlar olduk 01 Kasım 2024 | 74 Okunma Mısır’dan izlenimler 25 Ekim 2024 | 190 Okunma Kendimizi sorgulayalım 18 Ekim 2024 | 130 Okunma