Ebû’l Vefâ olmak zordur. Ebû’l Vefâ misyonu taşıyanlar, Ebû’l Vefâ gibi davranmıyorlar. Onun gibi merhametli, onun gibi toleranslı değiller. Fatihler bulsak da Ebû’l Vefâ’lara hasret kaldık.
Koca Fatih'e kapılar kapanır mı?
Cihanı titreten koca Fatih, Ebû'l Vefâ'nın kapısında sessizce
beklemektedir. Lakin bir anlam da verememektedir. Dışarıda Fatih,
içeride ise Ebul düşünceler içindedirler.
Fatih gözlerini göğe doğru çevirir.
Derin ufuklara bakar. Gözlerinden akan yaşlar atının yelesini
okşar. Dışarıda Fatih, içeride ise Ebû'l Vefâ ağlamaktadırlar.
Fatih'in dudaklarından şu cümleler dökülür. "Katillere, canilere,
hırsızlara kapanmayan bu kapı bize niye kapanır ki! Zağanos Paşa,
bizim suçumuz nedir? Biz canilerden daha mı günahkârız. Vefa sultan
niçin bizi kabullenmez." Fatih bu tavrın sebebini merak etmektedir,
diğer yandan da üzülmektedir.
Zağanos Paşa bir an hamle yapar. "İçeri girip bunu öğreneceğim"
der. Lakin Fatih büyük bir edep içinde; "hayır Zağanos" der. "Ebû'l
Vefâ hazretleri bizi kabul etmiyorsa elbet bir bildiği vardır.
Demek ki huzura kabul edilecek duruma gelmedik henüz" der ve atının
yularını çekip sarayına döner.
Fatih, Ebû'l Vefâ'yı göremez. Ziyaret edemez. Dergâha kabul
edilmez. Ebû'l Vefâ'nın tavrını merak eden talebeleri üstadın
huzuruna girip bunun sebebini öğrenmek isterler.
Fatih'in döndüğünü öğrenen Ebû'l Vefâ gözyaşlarını siler ve
sessizce şunları söyler; "Fatih'in bizim yanımızda özel bir yeri
vardır. Bizim ona büyük muhabbetimiz vardır. Onu dergâhımıza kabul
etmedik.
İki sebepten dolayı dergâhımızın kapısını Fatih'e açmadık.
Birincisi şudur: Fatih bu dergâha girer ve tasavvufun güzelliğini,
manevi halin tadını alırsa korkarım ki tahtına bir daha dönmez.
Biz, Fatih'in Fatihliğine muhtacız, dergâhımızdaki talebeliğine
değil. Fatih, Fatih olarak kalmalıdır. Eğer o tahttan inerse İslam
ümmeti çok şey kaybeder.
İkincisi şudur: Fatih bizim dergâhımıza gelip gider, dergâhımızdaki
manevi hali görürse korkarım ki her türlü iyiliği ve yardımı bize
yapar.
Her türlü himmeti bizim dergâhımıza döker. Sadece bu dergâha
çalışır. Diğer Müslümanları ihmal eder. Hâlbuki biz isteriz ki
Fatih bütün ümmetin Fatih'i olsun, sadece bu dergâhın değil. İşte
onun için biz Fatih'e dergâhımızın kapısını açmadık." Bu çağda
Ebû'l Vefâ bulmak ne kadar zordur. Zordur, çünkü biz sürekli "bana,
başkasına değil sadece bize" diyen manevi bir doyumsuzluğun ve
hastalığın tokadını yemişiz.
Ebû'l Vefâ misyonu taşıyanlar, Ebû'l Vefâ gibi davranmıyorlar. Onun
gibi merhametli, toleranslı değiller. Fatihler bulsak da, Ebû'l
Vefâ'lara hasret kaldık.