Göz günahı gözlüyor, özlüyor ve pişkin pişkin izliyor. Mahreme,
kalbe, iffete göz dikmiş göz, günahkâr ve asi gözdür. Kendisine
ateşin dokunacağı göz bu türden gözdür. Bizler gözün günahı olarak
sadece 'harama bakma' yı bildik. Nice asi, yoldan çıkmış ve sınırı
aşan göz var ki hiç düşünülmedi.
Kulak da sorumlu. Haramı, mahremi, kendisini ilgilendirmeyen her
şeyi dinleyen her kulak yaradılışının dışına çıkmış kulaktır. Öyle
ya; kulak Kur'an, zikir, hayır ve iyilik sözlerini dinlemek için
yaratılmışken haddini aşabiliyor. Bu kulak ve sahibi
sorumludur.
Kalp de şaşkın. Rabbine dönecekken kıblesini, gayesini, şaşırıyor.
Başka şeylere, dünyevi aşklara, zevklere kendini ram ediyor. Bu
ayette kınanan her organ; mahreme dokunma yönüyle de ele
alınmış.
MAHREMİ İRDELEME
Hz. Peygamber (s.a.v.) perdeyi aralıyor; "Kişiye yalan olarak her
duyduğunu anlatması yeter." Aslında yalanın tam ortasındayız.
Kur'an gıybet ve tecessüsün dünyevi cezasını "Ölü insan eti yemek"
kadar tiksindirici bir forma büründürmüş ( Hucurat 12) ve hemen
akabinde sormuş "tiksindiniz mi?" ve hemen öncesinde bam teline
dokunmuş; "tecessüs etmeyin" Yani; gizli ve mahremi kazımayın.