Beşiktaş'taki Şehitler Tepesi'nde hayatını kaybeden - şehit
olangenç polislerimizi ve sivil vatandaşları hatırladıkça teselli
cümleleri arıyorum ailelerine söylenebilecek.
Gerçi; 'Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Bilakis
onlar diridirler' ayeti bütün üzüntü
bulutlarını dağıtmaya yeter. 'Şehidin ilk damla kanı
akınca günahları affedilir' veya'Şehitler aile fertlerine şefaat
eder' diyen Allah'ın elçisinin sözleri dururken biz
nediyebiliriz ki!
Çoğu 23 yaş sınırında olan bu masum şehitlere rahmet diliyorum.
Ailelerine de sabrı cemil.
Allah yolunda şehadet; din, Kur'an, Hz. Peygamber, namus, iffet,
bayrak ve ezan duygularıyla ayakta duran bu gençlere en yakışan
sıfattır. Bundan bir gram bile tereddüdünüz olmasın.
Acılı ailelere Hz. Halid'in ve Hz.
Hamza'nın tavrını hatırlatmak belki bir nebze kayıplarını,
kayıplarımızı bastırır.
Hz. Halid bir ömür boyu savaş meydanlarından inmez. Yüze yakın
savaş kazanır. Girdiği hiçbir savaşı kaybetmez.
Son zamanlarındadır. Bugün bombalarla tarumar olan Suriye'nin Humus
kentindedir.
Son nefesinde ağlamaya başlar.
Bu mağlup edilemeyen olağanüstü komutanın ağladığını gören dostları
sorarlar: Neden gözyaşı döküyorsun!
Hz. Halid göğsünü örten gömleğini sıyırır. Göğsünde yüzlerce kılıç,
mızrak darbesinin izi vardır. Vücudu delik deşik olmuştur. Şöyle
der: Şu kadar savaşa katıldım. Şu kadar düşmanı mağlup ettim.
Elimde şu kadar kılıç kırıldı. Ama ne yazık ki şimdi yatağımda
yaşlı bir deve gibi ölüyorum. Harp sahasında şehit olamadığım için
ağlıyorum.
Hz. Hamza Uhud'da şehit olur.
Hz. Peygamber'i (s.a.v.) çok derinden sarsan bir kayıptır bu.
Uhud'dan çıkarken yaralı olan Hz. Peygamber'i (s.a.v.) teselli eden
bir olay meydana gelir. Perde çekilir ve Hz. Peygamber şöyle
buyurur: "Allah katında şöyle yazılıdır: Hamza Allah'ın arslanı ve
Hamza