Reddi mirasın ve inkârın çok olduğu bir zaman dilimindeyiz. Dini alanda daha önceleri hafifçe ve utana - sıkıla seslendirilen ve ama dinin genleriyle çelişen aykırı fikirler rahatça servis edilir oldu. Bu elbette hayra alamet değildir. Çünkü bugün bazı ilahiyatçıların veya dini sorumluluğu olan din adamlarının yıktığı bariyerler onlardan sonra gelecek nesilde tamamıyla bir inkâra dönüşüyor.
Örneklersek bir ilahiyatçı bir hadiste mevcut olan bir müşkili gidermek için ilim ve kafa yormak, yorumlamak veya tahlil etmek yerine tamamıyla inkâr etmekle başlayınca arkasından gelen öğrencileri hadis külliyatının tümünü inkârla işe başlıyor.
Artık ne İmamı Azam'ın, ne İmamı Şafii'nin, ne Buhari'nin, ne Taftazani'nin ne de bir başkasının saygınlığı kalmıyor. Arkadan gelenler orada da durmuyor. Kur'an-ı Kerim'in şu ayeti şu zaman dilimine özgüdür, şu ayet aklıma uymuyor, şu ayet şu olaya hastır, şu ayet içimi serinletmiyor diye ilahi vahye tasallutta bulunacak hale gelebilir. Geliyor da. Yüce Rabbim bize daha şer günler göstermesin. Samimiyetle söylüyorum. Böyle günler görmektense yerin altında olmuş olmayı tercih ederim. Mümin yerin altında olmayı üstünde olmaya tercih etmedikçe kıyamet kopmazın bir tecellisi gibi.
Anadolu'yu var eden Peygamber sevgisidir
Milletimizi birbirine kilitleyen, milletin inancını bozmaya yönelik her ihanete karşı inancımızı pekiştiren güç Hz. Peygamber (s.a.v.) tutkusudur.
Çanakkale'de bayrağını kapıp ayağa kalkan subayın haykırdığı 'Neredesin ey Muhammed! Sancağın düşüyor' feryadı Anadolu imanının, irfan ve faziletinin yansımasıdır.
Nedir bu Anadolu imanı? Söyleyeyim: