Ey sonundan gafil kişi. Ey kusurlarıyla ayakta duran kişi.
Baksana gayret sahipleri seni geçtiler. Sen ise gaflet denizine
dalmış gitmişsin. Rabbin kapısında pişmanlık duyanın duruşuyla dur.
Sonra zilletle başını önüne eğ. Şöyle de: Ben zalimim. Seherlerde
şöyle haykıranım: Günahkârım. Rahmet diliyorum.
Haydi bir türlü kendileri gibi olamadığın şu iyi insana benzemeye
çalış. Pişman olan bir günahkârın sel gibi akıttığı gözyaşlarını
azgın rüzgârlara sal. Gece yarıları pişman olarak kalk. Kapıya dur.
Tövbe et. Şu gitmiş ömrü düşün. Heva ve hevesini bir kenara it
artık. Ahireti arzu ediyorsan, dünyayı boşa. Ey bütün bir gece
uyuyan baksana dostlar gittiler. Kavmin hepsi kalktı uzak diyarlara
gitti. Sen hâlâ ölüm uykusundan uyanamadın.
Dünya öldürücü bir zehirdir
Kardeşlerim. Dünya öldürücü bir zehirdir. Nefisler dünyanın
tuzaklarından gafildir. Ey Ademoğlu! Senin kalbin zayıf bir
kalptir. Bakışların hakikati görmede ne kadar da zayıftır. Baksana
gözün her yere bakıyor. Dilin sürekli günah işlemektedir. Vücudun
dünyayı kazanayım diye ne kadar da yoruldu. Nice kahredici bakış
var ki onunla ayaklar sürçüverdi.
(Nice bakışlar var ki görüşte insana hoş gelir de gelecekte çok acı
olarak önüne çıkar.)
Sen dünyayı konuşmakta ne kadar iyi bir hatipsin. Ve sen ahireti
konuşmakta ne kadar dilsiz ve zavallısın.
Ey takva elbisesine bürünmüş sahtekâr
Ey filanca. Çok ibadet eden takva sahiplerinin elbisesine
bürünmüşsün. Halbuki kalbin gaflet denizlerinde boğulmuştur. Dış
görüntün ne kadar kirli ve kokuşmuştur. Ey kalbi ölmüş adam.
Gençlik zamanını gaflette geçirdin. Şimdi kaçırdığın amellere
ağlıyorsun. Sana nelerin hazırlandığını bilseydin, gece
karanlıklarında çok ağlardın.