Hz. Peygamber (s.a.v.) yaralarımızı saracak ilacı söylüyor;
"Birbirinize buğz etmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize
arka çevirmeyin."
Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun.
Bir Müslümana üç günden fazla kardeşi ile dargın durması helal
olmaz." (Buhari, edeb, 57-58)
Buğz Etmeyin
Hadis ne diyorsa birileri tam da bunun zıddını yaptırıyor bize.
Birbirimize küfredelim, buğz edelim, düşmanlık edelim ayrışalım
diye özel internet siteleri, sosyal medya sayfaları açılıyor.
Tahrik ediliyoruz. En bağnaz, en iğrenç, en aşağılık küfürleri
görmek isterseniz bu sayfalara bakmanız yeter. Hem de; İslami
sembolleri, Cumhuriyet sembollerini, tarihi sembolleri istismar
ederek, onların gölgesine sığınarak bunu yapıyor veya
yaptırıyorlar. Bu sembollerin bu aşağılık mesajlarla bir araya
gelemeyeceği her aklı selimin bildiği gibi bir şeydir. Bunun bir
proje olduğu gün gibi aşikar.
TV tartışma programları
Televizyonların haber-tartışma programlarına bakınız. Elbette
seviyeli, dürüst yapanlar hariç. Ama çağırılan konuklara göz
gezdirin. (yine nezih üslubu olanlar hariç) gazeteci, siyasetçi ve
uzman olarak gelenlerin kullandıkları dili lütfen şöyle bir
hatırlayın. Dinleyin. Kavga, gerginlik, hakaret, bağrışma, stres,
karşısındakini dinletmeme. Lütfen bu üslubun, bu kavgacı tarzın
evlerimize, gençlerimize, sokağımıza, düşün hayatımıza, moral
yapımıza, ekonomimize, camimize, caddemize, velhasılı hem
insanımıza ve hem de ülkemize nelere mal olduğunu düşünün. Bu
türden insanları çağırmak zorunda mısınız? Aklı selim insanları
çağıramaz mısınız?
Bize sevgi, dostluk, akıl, iz'an ve sükunet fısıldaması gereken bu
konuklar; bizi germekten başka hiçbir işe yaramıyorlar.
(İstisnaları belirttim)
Hz. Peygamber (s.a.v.) 'buğz etmeyin' buyurdu. Biz tam da zıddını
yaptık. Sanki birileri sevgi ve kardeşlik dolu bir toplumu
oluşturmak için buyurulmuş ne kadar ilahi mesaj varsa, onun zıddını
işlevlendirip yok etmek için adeta kurgulanmış!
Ciddi ciddi adam gibi laf edenlerin özel hesaplarından bir
paylaşımı görüyorsunuz, ne kadar da basit insanlarla muhatap
olduğunu görüyor, şansınıza yanıyorsunuz.
Haset Etmeyin
Hasetçilik artık gelip-geçen bir duygu olmaktan çıkıp kronik bir
hastalığa, histeriye dönüştü. Hasedinden, insan öldürüyor. Tuzak
kuruyor. İftira atıyor. İlla ki haset edecek bir şey buluyor. Her
başarı, her adım, her iyilik, her iyi öldüresiye bir nefretle haset
ediliyor. Ölenin arkasından bile dinmeyen böyle bir hasedi siz hiç
gördünüz mü?
Birbirinize Arka Çevirmeyin
Tanışmıyorsak şayet karşılaştığımıza selamı esirgiyoruz. Bir
hatamız olunca, vebalı gibi davranılıyoruz. Halbuki hata veya günah
işleyenin elinden tutup kaldırmayı okumuştuk. Ama inanın ki;
okuduklarımızın manevi hazzı içimizden sökülüp alındı. Bırakın
sahabe veya tabiin neslinin (ilk islam öncüleri) bir yarım asır
öncesinin sadık insanları bizi görselerdi, bizi kınar ve cami
cemaatinden bile saymazlardı.
Şımardık. İyileri yalnız bıraktık. Çok fazla dünyevileştik.
Kendimiz ve dostlarımızla kurduğumuz çardaktaki gölgeyi bile
insanlara çok gördük.
Peki! Bütün bu hastalıklar neye mal oldu:
* Evlerde dirlik düzen kayboldu
* Evlat babadan, anne evlattan razı olmaz oldu.
* Akrabalık bağları zayıfladı
* Güven ve itimat azaldı
* Kazançta bereket azaldı. Helal olsa bile.
* Bilinmez, yeni hastalıklar peydah oldu.
* Anlaşılmaz bir aç gözlülük yayıldı.
Kardeş Olun
Hadisin son paragrafıdır: 'Ey Allah'ın kulları kardeş olun'
Peki! Bütün bu hata ve kusur ve de hastalıklardan sonra nasıl
becereceğiz kardeşliği. Bu sorunun ve problemin cevabı belli;
- Hep birlikte Allah'ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin.
Allah'ın size olan nimetini anın. Hani siz, birbirinize
düşmandınız. Allah gönüllerinizi birbirine yakınlaştırdı da, O'nun
nimetiyle kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz.
Allah sizi oradan kurtardı. Umulur ki, hidayete erersiniz diye
Allah size ayetlerini böyle açıklıyor. (Ali İmran, 103)
'Ateş çukurunun tam kenarında idiniz de, ben sizi aldım' buyuruyor
Rabbimiz. Din, akıl, ilim, vicdan, tecrübe bir arada hikmetle
buluşup yeniden bir; 'Sarmalama-kucaklama' yani Allah'ın rızasında
kardeş olmak zorundayız. Hadisin son pasajındaki 'küs kalmayın'
emrini de yerine getirmiş oluruz.
İslam, akıl ve ilmi birbirine zıt görüp de en güçlü yanımızı, din
kardeşliğimizi imkansız gören örümcek kafalı inkar yobazlarını
bırakın; Siz ta Medine'den, Ravza'dan gelen sese kulak verin: 'Ey
Allah'ın kulları kardeş olun'
Biz; nefsine, egosuna, zevkine, kıt aklına akılsızlığına, kendisi
gibi bir insana, şeytana parasına puluna kulluğa değil, rahmana
kulluğa çağıracağız. Ve eğer biz uçurumun kenarında olsak bile,
Rabbimizin bizi oradan alacağına inanarak. Ümitsizliği uçuruma
atacağız ümidi değil..