Dünyaya yön vermeye çalışan uluslar doymaz bir açgözlülükle bütün dünyayı kontrollerinde tutmak istiyorlar. İslam beldelerinde birbirlerine zıt örgütler kurduruyor ve savaştırıyorlar. Aldıkları dolar ve euroları ya ceplerine ya da yeni sömürge alanlarına aktarıyorlar. Pragmatisttirler.
İlkesizdirler. Zalimdirler. Zalimlerden yanadırlar. İslam'a düşmandırlar.
Güçleri yetse ya Müslüman bırakmazlar veya sadece emir alan kapıkulu Müslümanlara müsaade ederler.
Onların gözünde Müslüman sorgulayamaz.
İki yakasını bir araya getiremez.
Emir alır. Müslüman menfaatini savunamaz. Belli görevleri alamaz.
Dünya üzerinde hak sahibi olamaz.
Kısaca onlara göre Müslüman paryadır.
Uşaktır.
Bizim bu şımarık dayatmacıları hakkaniyete çağırmamız lazım.
Bunlarla aynı hakka sahip iki taraf olarak konuşmalıyız.
Onlara bu yeni oluşumu ve duruşu anlatmamız lazım. Onları hak -adalet- çizgisine çağırmamız lazım.
Bu elbette zordur. Çünkü her şeyi menfaatlerine göre dizayn eden bu çağdaş kölecilere bunu anlatmak ve ellerindeki pazarı almak zordur. Ancak bıkmamak lazım. Sabırlı olmak, itidallı olmak ve birebir ilişkileri devam ettirip onları insaflı bir noktaya çekmek lazım.
Bu noktada en büyük engelimiz Müslüman'ın kendisidir.
İşbirlikçi, menfaatçi, şahsiyetçi, iki yüzlü, yalancıyığınla Müslüman var. Daha doğrusu Müslüman olduğunu iddia eden insan var. Bizim her türlü barışçıl, iyi niyetli tavrımızı sabote edeceklerdir.