Bir ramazan ayı daha geçti. Her birimiz kendi çapımızda bir
şeyler yapmaya gayret ettik. Oruç, teravih, sadaka-i fıtır, iftar,
sahur, zekât ve daha birçok vesileyle Rabbimize bağlılığımızı
bildirdik. Bir kısmımız birçok güzel alışkanlık edindi. Namaza
başlayan binlerce insan oldu. Tövbe eden, pişman olan, kendini
toparlayan, yüce Allah ile ahdini yenileyen, gidişatını sorgulayan
yüz binler var.
Ramazana on bir ayın sultanı demişler. Buradan on bir ayın ibadet
zevkinden mahrum bırakılması sonucu çıkmamalı. Her saniye
aleyhinize veya lehinize şahitlik edebilir. Zamanı şahit tutun. Anı
değerlendirin. Çünkü geçen her saniye sizin için kayıp olabilir.
"Zamanını nasıl değerlendirdin?" sorusu sorulmadan sırat
köprüsünden geçilmeyecek.
Bu bilince varmak için de hayattaki her geçişi sırat gibi görmek
lazım. Besmeleyle, himmetle, rahmetle, zikirle, edeple, şuur ve
ihlasla zamanı geçirmek lazım. Aslında on bir ayı, ramazanı
kıskandıracak kadar dolu dolu yaşamalıyız. On bir ay bir rehavet
dönemi olmamalı.
ALLAH'A HAVALE EDİN
Şimdi kendimize soracağımız soru şu olmalı: Ramazan sonrası dini
açıdan neler yapmalıyız?