Gencin biri böyle dedi.
Hocam, hocalarımız, babalarımız bize sürekli şükredin diyor. Ben
şükretmiyorum.
Bize hep şükürü öğrettiler. Ben şükür değil, kin duyuyorum.
Tabii; o zaman şükretme.
Veya istersen isyan et. İstersen nimete hakaret et. Canın ne
istiyorsa öyle yap! Demedim.
Belki bu akılsızca yakınma bu cevabı hak ediyorsa da.
- Niye şükretmiyorsun dedim. Çünkü şükrün zıttı isyan ve
küfürdür.
- Falan dizi oyuncusu, falan futbolcu, falan sanatçı, falan
işadamı, falan şarkıcı bir dakikada milyonlar kazanıyor. Şöyle
zengin bir hayat yaşıyor. Şöyle kazanıyor.
Dikkat ettim bütün derdi, kim ne kazanıyor, harcıyor ile ilgili.
İyi de sen şükretmesen bu iş değişecek mi dedim.
- Veya milletin ne kazanıp ne harcadığından sana ne dedim. Veya
sana kazanma, harcama diyen mi var? Diye sordum.
Sustu. Anladığım kadarıyla her şeyi görmüyor ama her canının
istediğini görüyor.