Biliyorum. Sosyal medyada veya gazete köşelerinde bazı hadsizce yazılardan sıkıldınız. Daraldınız. Her hadiseyi kan davasına çevirmek isteyen tahrikçilere karşı isyandasınız. Edep sınırlarının aşıldığını düşünüyorsunuz.
Haklısınız. Ama biliyorsunuz, şeytanın mesaide tuttukları var.
Onlara ilham verir.
Ancak herkesi, her farklı düşüneni aynı kefeye koymayınız.
Bunların içinde dünyası, algısı kadar olanlar vardır.
İçimizde istismar edilen çoktur. Kandırılan.
Aldatılan. Korkusuna mahkûm olan.
Dedikoduya kapılan. İyiniyetine kurban olan.
Mahalle baskısına mahkûm olanı çoktur.
Bence Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Mekke'yi fethettikten sonra Kâbe'ye toplananlara yaptığı genel cümleyi işitmeye muhtacız.
"Gidiniz. Hepiniz serbestsiniz. Sizi sorgulamayacağım." (Bu sorgulamama kanun önünde hukukun suç işleyenlere hitaben denilen bir cümle değil elbet.) Bu cümle, halkı bilmeyenleri, hatta bir zamanlar Hz.
Resul'e bağnazca saldıranları da içine alacak bir gönül açmaydı. Çünkü zaferin sahibi mağlubiyet kırılmasını onarmalıdır.
Bir kesim gerginliği, köşeye sıkıştırmayı, daimi nefreti canlı tutmak ister. Çünkü düşmanlık ve gerginlik iyi şeyleri, doğruyu görmeye perde çeker. O tür insanların da makul davranması, kendilerine de büyük zarar verecek yanlışlara engel olmaları gerekir.
Kin ve nefret üretenlere ödül vermeyin. Onların istediği oyuna gelmek onlara ödül vermektir.