15 Temmuz'da yaşadığımız organize ihaneti, doğudaki terör
örgütünü ve genele şümul olmayacak bazı olayları bir kenara
koyarsanız, bugüne kadar ülkemizde insanımızdan kaynaklı organize
bir radikalizmin yaygınlaştığını söylemek mümkün değildir.
Son terör olayında da insanları öldüren kişinin yabancı uyruklu
olduğunu biliyoruz. Bunun dışında, ülkemizi yaralayan birçok
hadisenin faili de dışarıdan ithal edilmiş.
Bu ülke insanı, bütün kaşımalara rağmen etnik ve mezhepsel
çatışmaya iltifat etmediğine, bilakis olabildiğince olgun
davrandığına göre bunun sebebine bakmak lazım.
Güçlü bir tasavvufi terbiye, camilerin cemaatlere göre dizayn
edilmemiş olması, farklı etnik oluşumların birbiriyle uyumlu
yaşaması, etkin bir Diyanet örgütü, cami cemaatinin uyanıklığı,
halkın olaylara bakabilme kabiliyeti, Anadolu'daki saf ve temiz
Müslümanlık, ehlibeyt paydasının bütün halkça yüceltilmesi ülke
toprağını bir tür radikal gruplara kapatıyor. Onları marjinal hale
getiriyor. Toplumsal bir çatışmaya müsaade etmiyor.
Onun için TV'lerde konuşan analizcilerin ve uzmanların bir kısmı,
teröre çare ararken, fırsattan istifade bu ülkeyi ayakta tutan
dinamikleri yok etmeye çalışmasın. Durumdan vazife çıkarma
uyanıklığından vazgeçsinler. Hele de din adına konuşanların. Gölge
etmeyin başka ihsan istemez. Bu milletin hamurunu bozmamaları
yeter.