“Sana para vereyim. Benim namıma kirli işleri yap!’ temelindeki bu kerte küçültücü bir antlaşmayı, sahiden de AB üyeliğine aday olan bir ülke asla kabul etmezdi!” diyor; İtalyan TÜSİAD’ı Confindustria’nın gazetesi “Il Sole 24 Ore” ve ekliyor:
“Çünkü saygı duyulan hiçbir nişanlılıkta müstakbel damadın geline kirli işler karşılığında masa altından ödeme yapması kabul edilemez!”
Burada kastedilen Erdoğan’ın bugün bozmakla tehdit ettiği “kirli mülteci anlaşması”.
O anlaşmanın ilk günden “schmutzigem deal/kirli anlaşma” olarak damgalandığını bu köşede çok yazdım. Kirli anlaşma defalarca İstanbul’a gelen Merkel ile Yıldız Sarayı’nın “altın varaklı koltuklarında” kotarılmıştı.
Avrupa basınının baş sayfalarında “Şatafat, şaşaa, altın koltuklar, Boğaz’da lüks saray, kameralara gülümseyen Erdoğan ve Merkel” başlıklarıyla yayımlanmış, Alman gazetelerinde “Osmanlı rüyası bitti. Suriye’de tampon bölge isteyen Erdoğan’ın ülkesi Avrupa’nın tamponu oldu. Erdoğan’a verilen sınır koruma görevi, bir dönemler Kaddafi’nin Avrupa için oynadığı rolün aynısı. Erdoğan’ın artık sadece Avrupa’nın kendi otoriter yönetimine karşı daha fazla ses çıkarmayacağını ummaktan başka yapacağı bir şey yok” şeklinde yorumlara konu olmuştu.
Sicilin sıfırlanması
O zaman meselenin sırf “para”dan ibaret olmadığını, asıl konunun AB ortakları tarafından Türkiye’nin “güvenli ülke” ilan edilerek; “Erdoğan’ın baskısının görmezden gelinmesi ve sicilinin temize çekilmesi” olduğunu belirtmiştim...
Anlaşmanın pişirildiği 2015 Ekim ayında, Türkiye’nin AB ile olan “üyelik temelli” ilişkisi böylece zaten değişmişti. “Kopenhag kriterleri”ne atıf yapan “partner”lik bitmiş, yerini “Kaddafi taahhütleri/kuralları” almıştı.
Kirli anlaşmanın bir ayağı da “ileri tarihlerde Türkiye’ye vize serbestisi” tanımaktı...
Şimdi “Il Sole 24”, Erdoğan’ın İtalyan Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni’ye; “Üyelik bizim için ikinci derecededir. Bizim için asıl mesele vize serbestisi. Vize serbestisi bizim açımızdan AB’ye katılım demek!” dediğini söylüyor. (25 Kasım, “Avrupa ve Türkiye’nin karşılıklı ikiyüzlülüğü/L’ipocrisia bilaterale tra Europa e Turchia”)...
Avrupa Parlamentosu’nun “müzakereleri dondurmak” doğrultusundaki tavsiye kararından sonra şimdi “AB ile acaba yeni bir ilişki türü mü kursak” tartışmaları yapılıyor ya.. şaşıyorum.
Atı alan Üsküdar’ı geçti. O ilişki çoktan değişti.
AKP’nin “açık uçlu müzakereleri” kabul etmesiyle zaten fiiliyatta on yıl olduğu halde yerinde sayan bir “özel ortaklık” olan “ilişki”, “kirli anlaşmayla” geçen yıl o formattan da çıkıp çok daha gevşek ve düşük düzeyde bir “sınır bekçiliğine” indirgendi.