Başbakan Davutoğlu operasyonların
hedefini; “Sınırımızda DEAŞ (IŞİD) görmek istemiyoruz!” diye
tarif ededursun; yanıbaşınızdaki tatilci IŞİD’cı çıkabilir. IŞİD’e
“operasyon darbesi” başlatılırken, internet sitelerinde böyle bir
haber vardı:
“Yan şezlongunuzda güneşlenen IŞİD’ci olabilir” başlığını
taşıyan haber, Suriye’de eğitim alan bir IŞİD’cinin Bartın tatilini
belgeliyor; turuncu bermuda mayosuyla İnkum plajında verilmiş tatil
pozlarını IŞİD’ci bir komutanla çekilen fotoğraflarıyla “facebook”a
koyan militanın “çift kimliğini” betimliyordu.
Davutoğlu’nun elektrik şirketi logosu DEAŞ’la karıştırdığı Irak Şam
İslam Devleti DAEŞ “tehdidi”, sınırımızdan ibaret değil.
En az bir o kadar beter ve büyük olan sorun asıl “evimizdeki
IŞİD’cilerde”...
Birgün gazetesinden Ömür Şahin
Keyif, iki gün üst üste New York
Times veIndependent’tan iki Ortadoğu
uzmanı gazeteci ile -Stephen
Kinzer, Patrick Cockburn-
görüştü.
Türkiye’yi ve bölgeyi iyi bilen iki gazetecinin teşhisi de bu
yönde.
‘Türkiye’de yerleştiler’
Kinzer, “Türkiye’nin IŞİD’i kontrol etme hayali bir fanteziden
ibaretti” diyerek ekliyor:
“Bu ne yazık ki çok geç, IŞİD Türkiye’de hücreler
oluşturduktan sonra fark edildi.IŞİD artık Türkiye içinde açıkça
yerleşmiş durumda. Bunun,Türk hükümetiyle zımnibir anlaşma
olmaksızın yapılamayacağını da biliyoruz. Türkiye’nin şimdi
aktif olarakIŞİD’le savaşması, en başta mücadele
etmesinden çok daha zor.”
Cockburn daha çarpıcı bir uyarıyla geçen haziran ayında 39 kişinin
yaşamını yitirdiği Tunus örneğini veriyor. “Tunus’un
içinde Türkiye’de konuşlandığı kadar
IŞİD’cininkonuşlanmadığını” hatırlatıyor.
İçimizde yuvalanan Frankeştayn’ın ne olduğu hakkında bu durumda çok
daha fazla kafa yormak durumundayız.