Daha fazla özgürlük, daha az
devlet müdahalesi, insan haklarının daha
iyigözetimi için verdiğiniz destek, ‘Avrupa’ya taviz
olsun’ diye değil, bizzat sizin
kendi inançlarınızdan, düsturlarınızdan
kaynaklanan atılımlar Sayın Başbakan...
Almanya’nın
desteğine güvenin!”
Bu sözler o tarihte Almanya Başbakanı olan
(sosyal demokrat) Gerhard
Schröder tarafından 3 Ekim
2004’te Erdoğan’a “Yılın Avrupalısı”
ödülü verilirken söylenmiş.
Schröder hızını alamamış; AKP
liderini “büyük reformcu politikacı” ve
“inançlı bir demokrat” makamından övmüş de
övmüş…
Der Spiegel, ay başındaki G20 zirvesi öncesinde
bunları, “Dünyaya karşı Türkiye”
başlığıyla yayımladığı bir yazıda,
“problem konuk” sözleriyle
tarif ettiği Erdoğan’ın Hamburg çıkarması vesilesiyle “Hey
gidi!” kontenjanından anımsattı. Ve
Schröder’in sözlerinin bugün kulağa bir “kara
mizah” gibi geldiğini
ekledi.
Kara mizah değil de.. buna “reel
politika” diyorlar.
Schröder, ’90’larda daha Erdoğan’ın
“Demokrasi amaç değil araçtır”
demeçleriyle nam saldığını bilmez mi?
Ama ne ki 11 Eylül sonrası dünyasında
Türkiye’ye bir “ılımlı İslam modeli” biçilmiş, başına
“Arslansın, kaplansın!” methiyeleriyle Erdoğan’ın
yerleşmesi uygun görülmüştü.
Ancak neye niyet, neye kısmet.. model de, dünya
da sonra başka yerlere gitti.
Dönemeç Suriye
“Model”in zamanında el üstünde
tutulmasının nedeni, Batı’yla çatışmaya girmemesi; melez/hibrit bir
yapı içinde de olsa demokrasinin bariz unsurlarıyla açık biçimde
ters düşmemesiydi.
“Suriye savaşı” meşhur modeli
patlattığı gibi jeopolitik dengeleri de
değiştiriverdi.