"Oluk oluk kan akacak” dedi Sedat Peker, Rize mitinginde... Bu sözlerden 24 saat geçmeden başkentin kalbinde hakikaten “oluk oluk kan aktı”.
Bu satırları yazarken ben, ölü sayısı “95”i bulmuştu.
Gördüğümüz aynı filmi hep yeniden görür gibiyiz.
Ama gene de şoke olmadan edemiyor insan.
Şarkılar, türküler, barış sözcükleriyle halay çeken heyecanlı, gencecik insanlar...
Yaşamlarının baharındalar.
Sonra bir patlama oluyor. Güneş kararıyor...
Parçalanan bedenler...
Kopan uzuvlar...
Sahipsiz kalan “Barış şimdi!” pankartları, muhalefet bayrakları, kişisel eşyalar, giysiler, kim bilir bir teki nerede olan pabuçlar...
Ve oluk oluk kan!
Çok korkunç bir ülkede yaşıyoruz.
İnsanların kanından, kurbanlık koyun kanı gibi böyle rahatlıkla, uluorta “oluk oluk akacak” diye bahsedilebildiği ve bilfiil sonra “oluk oluk kanın” sokakları, meydanları sulayabildiği bir yer burası.
‘Güvenli ülke’: 95 ölü...
Bunlar olurken Türkiye, üstelik Avrupa kapılarının bekçiliğini yapmak karşılığında dünyada alenen “güvenli ülke” ilan edilmek istiyor.
Dün de yazdım: Kaçak göçmenlerin gardiyanlığını yapmak karşılığında Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa’dan “Türkiye’nin güvenli ülke ilan edilmesini” talep etti.