“Bütün yazılarınız gibi, bugünkü Sağnak’ı da büyük bir
ilgiyle okudum” diyor Ayşegül
Vaizoğlu ve ekliyor:
“Başta B. Arınç ve R.T.
Erdoğan olmak üzere, AKP’li politikacıların
hemen hepsiningösterdiği kadın düşmanlığı/cinsiyet
ayrımcılığı üzerine yazdıklarınıza, A’dan Z’ye
katılmamak mümkün değil.
Ancak biraz da çuvaldızı kendimize batırmalıyız diye
düşünüyorum. Başbakan olduğu dönemde yaptığı bir konuşmada,
R.T. Erdoğan o meşhur ‘esasen ben kadın erkek eşitliğine de
inanmıyorum…’ cümlesini sarfettiğinde, o salonu dolduran
hangi kadın kuruluşu temsilcisi bu cümleyi protesto etmiş,
kalkıp o salonu terk etmiştir? Benim anımsadığım, bütün o
kadınlar Erdoğan’ı kuzu kuzu dinlemeyi sürdürmüşlerdi! Verilen
bu küçük küçük ödünlerle bugünlere geldik; bu
tepkisizliklerden cesaret alarak bugün bu
sözleri sarfedebiliyor bu politikacılar.
Üstelik sadece cinsiyet ayrımcılığı konusunda değil, yaşamın
her alanında böyle olduğunu düşünüyorum.
Hepimiz biraz sorumluyuz bugün içinde bulunduğumuz bu cinnet
döneminden. Sizne düşünüyorsunuz?”
Ayşegül Hanım haklı.
R.T. Erdoğan’ın, geri dönüşsüz bir kırılma olan 2010 referandumu
arifesinde kadın örgütleriyle Dolmabahçe Sarayı’nda yaptığı
toplantıdaki “eşitlik karşıtı” tarihi beyan; “geri vites”in
dönüm noktası oldu.
“RTE’nin STK’ler ve kadın örgütleri karşısında ‘kadın erkek
eşitliğine inanmadığını’söylediği gün biz bu davayı kaybettik” diye
burada bunu farklı vesilelerle yazdım.
‘İslam demokrasisi’ içselleşti
“Tarihi toplantı”nın hemen ertesinde bu köşede; “İslam demokrasisi
işte bu: ‘Kadın erkek eşitliğine inanmayan bir Başbakan!’ ”
diye yazmıştım: “ ‘Demokratik açılım’toplantısı için topladığı
STK’ler ve ‘kadın örgütleri
temsilcileri’ karşısında; ‘kadın erkek eşitliğine
inanmadığını’ tüm doğallığıyla, en ufak rahatsızlık,
tedirginlik hissetmeden; kompleksizce açıklayan bir
Başbakan demek ‘İslam demokrasisi’ ”...
“Yanına hiçbir sıfat eklemeden
tanımlanan ‘demokrasilerde’ böyle bir beyandabulunan bir
Başbakan, yerinde kalamaz” diye sonra ilave etmiştim:
“Kadın
örgütleri, ‘üzüldük’, ‘kırıldık’ diyene kadar,
örgütlenip yollara dökülür.Başbakanın kürsüde toplu tepkiye
maruz kalmaksızın böyle bir cümleyi tamamlamasına izin
verilmez. Oracıkta ıslık kıyamet protesto edilir. İş bununla
kalmaz. Kadın bakanlar ve kadın siyasetçiler ayaklanır.
Sağdan sola Meclis’teki tümkadın milletvekilleri; kadın
hareketlerini hiçe sayan bu deklarasyonu, siyasettekivarlık
nedenlerini hedef alan ve aşağılayan ‘hakaret’ olarak
algılayacaklarından,kazan kaldırır. Olay gazetelerin
polemik sayfalarında kalmaz. Manşetlerden
inmeyen‘skandala’ dönüşür. ‘Kadın erkek eşitliğine
inanmıyorum’ diyen bir Başbakan,