Bir dostum İsrail’in tanınmış yazarlarından Gideon Levy’nin Washington “Ulusal Basın Kulubü/National Press Club”da yaptığı bir konuşmayı göndermiş.
14 dakikalık konuşmayı “Google”dan bulup dinlemek imkânınız varsa kaçırmayın.
İsrail’i artık demokrasi ile bağı kopan “işgal bağımlısı” bir “apartheid ülkesi” şeklinde tanımlayan Levy; “İsrail’de (Arap yurttaşlar dışında tutulan) Yahudilere tanınan demokrasinin de kısıtlı” olduğunu, “demokrasinin yalnız çoğunlukla aynı doğrultuda düşünenler için geçerli olduğunu” söylüyor.
İsrail’de demokratik haklar ve özgürlüklerin muazzam zemin kaybına uğradığını ve “iç dinamiklerle” değişmek ümidinin hiç kalmadığını, militarist, dinci, milliyetçi çizginin her gün güçlendiğini, İsrail toplumuna bu sebeple güven yitirdiğini; İsrail’in “umutsuz vaka” haline geldiğini belirtiyor.
Biricik ümidin “Batı baskısıyla gelecek değişim” olduğuna işaret eden yazar, İsrail’de sayıları azalan demokratların bu nedenle sürekli Batı’dan gelecek değişim sinyalini beklediğini anlatıyor.
Levy’nin konuşması yakın zamanlara dek “Ortadoğu’daki tek demokrasi” olarak övülen İsrail’deki durumun içyüzünü samimiyetle ortaya koyması açısından çok ilginç. Yazarın otoriter ve ağır baskıcı ülkeler için kullanan “rejim” sözüyle tanımladığı ülkesi için söylediklerini, oto sansürsüz hâlâ ifade edebiliyor olması, her şeye karşın olabildiğince dikkat çekici.
Geniş ilgi yarattığı anlaşılan Levy’nin konuşmasını dinledikten sonra gazeteleri aldığımda Freedom House’un 2018 “Özgürlük raporu” ile karşılaştım.
Trump Stalin’le anılıyor