İtalyan yazar Claudio Magris çeşitli dillere
çevrilen “Tuna” adlı eserinde, “Almancada tercüme edilmesi çok zor
‘Türkennot’ diye bir sözcük vardır. Anlamı acı, karşı konulmaz
çaresizlik, bela ve de Türk dehşeti demektir...” der.
Magris, Tuna halklarının hepsinin birbirinin hep “öteki”si olduğunu
anlatır.
Ötekilerin en ötekisi de tabii Türklerdir...
Bir türlü mazi olmayan ve hiç unutulmayan dört yüz yıl öncesinin
tarihi ile günümüz arasındaki devamlılığı gözler önüne seren bu
başyapıt eserinde Magris, Viyana kuşatmasını şöyle anlatır:
“Viyana’yı 200 bin kişiyle kuşatan Kara Mustafa’nın ordusu, yalnız
askerlerden ibaret değildi. Orduda aynı zamanda teknisyenler,
artizanlar, hokkabazlar, şairler, sadrazamın 1500 cariyesi,
cariyelerin teslim edildiği karaderili harem ağaları da
bulunuyordu... 60 günlük Viyana kuşatması, bu abartılı
ayrıntılarıyla hâlâ bugüne ait bir olaymış gibi hatırlanır. Orta
Avrupa tarihinin katmanları, geçen yüzyıllara rağmen, hâlâ
sonuçlanmamış çatışmaları ve açık yaralarıyla canlı kalan, bu
haliyle eski büyük bir ağacın köklerinde ve dallarındaki yaşam
damarlarını andırır...” Kahlenberg manifestosu
Avrupa’nın en genç başbakanı Kurz, Neonazi
hareketlerinde gençliğini geçiren halis “faşist” ortağı
Heinz Christian Strache ile
beraber kurduğu sağ koalisyon hükümetini açıklarken, Magris’in bu
satırlarını hatırladım.
Çünkü yakın döneme değin dışişleri koltuğunda oturan Avusturya Halk
Partisi (ÖVP) lideri Kurz ile Neonazi kökenli ...