Bu sabah Umberto Eco’nun ölüm haberiyle uyandım. 84 yaşında o
kadar enerjikti ki onu hiç yaşlı olarak düşünmediğimi fark
ettim.
Umberto Eco’yu Boğaziçi Üniversitesi’nde Orhan Pamuk’la bir
konferans vermeye geldiğinde tanımıştım.
Şunu söyleyebilirim. Eco ile konuşmak, Pamuk’la konuşmaktan çok
daha rahat ve kolaydı. Şimdi ölümü ardından İtalyanlar nitekim
Eco’yu “dünya çapında snob bir edebiyat starı” olarak değil de
gayet “erişilebilir bir aydın” olarak anlatıyorlar. Yakın zamana
değin ders verdiği Bologna Üniversitesi’nde odasına çat kapı giren
öğrencileriyle diyaloğunun güçlü olduğunu aktarıyor, “hoca”lığından
büyük haz duyduğunu belirtiyorlar.
Yazar, düşünür, profesör, gazeteci, yorumcu ve çok insanın onunla
keşfettiği bir göstergebilim uzmanı… Umberto Eco, bunların
hepsiydi.
Popüler kültürü çözümledi
Eco, ölümsüz yazarlar arasına 1980’lerde kaleme aldığı “Gül’ün Adı”
kitabıyla girdi...
Uzmanlık alanı olan “ortaçağı” konu aldığı romanında karanlığa
karşı aydınlığın çatışmasını polisiye bir örgüyle konu eden yazar;
bir dizi keşişin bir ortaçağ manastırındaki gizemli ölümünü
anlatır….
Keşişler; manastır kütüphanesinde gizlenen ve okunması engellenmek
istenen bir kitaba (“aydınlığa”) erişmek istedikleri için
zehirlenmişlerdir. Ortaçağda, kitap herkesin eline alabileceği bir
şey değildir. Bilginin erişilebilir hale gelmesi dogmaları yok
edeceğinden bu, kilise otoritesini sarsacaktır. Bu nedenle işte Eco
öyküsünü “yasak alan” olarak tarif ettiği bir kütüphane etrafında
inşa etmiştir.
Dünya çapında “en çok satan 100 kitap” arasına giren “Gülün
Adı”ndan sonra Eco’nun yazdığı her kitap yalnız İtalya’da değil,
hep dünya çapında ses getirdi.
Claudio Magris’le birlikte İtalya’nın yaşayan en büyük iki çağdaş
yazarından biri olan Eco’nun ölümü bu nedenle doldurulması imkânsız
bir boşluk bıraktı.
Eco’nun özgünlüğü sırf romanlarının başarısından kaynaklanmıyordu.
Eco, İtalyan kültürünü fikirleriyle sürekli yenileyen,
gençleştiren, diri tutan bir düşünce adamıydı aynı zamanda.
Çizmede popüler kültürü örneğin daha ’60’larda masaya yatıran ve
entelektüel analizini yapan ilk kültür insanı o olmuştu. Türkiye’de
de her gün TV’lerde onlarcasını gördüğümüz cehaletle prim yapan
popüler kültür kahramanlarının kitlelerce bunca yüceltilmesinin
sebebini yıllar önce Eco, “vasatların bu kahramanlar sayesinde
aşağılık komplekslerini yenmesiyle” açıklamıştı.